“ASELSAN Cinayetleri” : Vefat Edenler Milletimizin Gönlünde Yatıyor (1)

“İngiltere, Falkland Savaşı’nın ilk günlerinde çok sayıda uçak kaybetti. Araştırıp baktılar ki, İngiliz uçaklarının radar ikaz almaçları, sadece Sovyet bloku ülkelerinin füzelerini düşman algılıyor. Arjantin’in elinde ise batı füzeleri var. Uçaklar, Arjantin füzelerini dost görüp tedbir almayınca, kolayca düşürülüyordu. İngilizler 14 günde sistemlerinde gerekli değişikliği yaptı. Sonra uçak zayiatları azaldı. (1)

“Birinci Körfez Savaşı’nda Saddam’ın elinde çok güzel silahlar… çok iyi hava savunma sistemleri vardı. Hiçbirini çalıştıramadı. Bir tek uçak düşüremedi. Çünkü Batı’dan aldığı sistemleri Batılılar körletti. Dolayısıyla ilk Körfez Savaşı’nda Saddam’ın uçaksavar sistemleri, elektronik atış kontrol sistemlerini kullanamadı. Radarla değil, görerek ateş etmeye kalktı. Radarları açtıkları an, radar ikazını alan uçak, ‘radara giden füzeyi’ yolluyor, uçaksavar mevziini yok ediyordu.” (1-2)

“…TSK’ya ait F-16 savaş uçaklarında, Aselsan ve Havelsan tarafından üretilen yerli yazılımların kullanılmaya başlandığını bildirdi. Söz konusu yazılım sayesinde TSK’nın, Kuzey Irak’taki PKK kamplarına yönelik operasyonu öncesinde ABD’li yetkililerin, Türk uçaklarının yerini tespit edemediğini aktardı… Bağımlılıktan ‘bir ölçüde’ bile olsa kurtulmak, müttefikler arasında ‘daha medeni’ ve aslında ‘taraflar için daha yararlı’ bir ilişki sağlamıyor mu ?..”

(Konu ile ilgili) Mustafa Kartoğlu’nun Star gazetesinde “Türk F-16’ları, ABD için nasıl ‘hayalet’ oldu ?” başlığıyla yayımlanan (17 Ağustos 2015 tarihli) yazısı şöyle :

“Türkiye’nin Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine yönelik hava operasyonu, birden fazla enteresan sonuçtan haberdar olmamızı sağladı.

O günlerde ABD medyasında çıkan bir haber, Türk medyasında da dikkati çekti, ancak bir kez daha kayda geçelim :

Haberi veren Fox News kanalı.

Beşgen mimarisi nedeniyle ‘Pentagon’ olarak bilinen ABD Savunma Bakanlığı’na yakın bir kanal olarak tanınır. Haliyle, ‘Neo-Con/Yeni Muhafazakar’lara da… Neo-Con’lar, Washington’daki Demokrat yönetime rağmen, özellikle son birkaç yıldır ABD dış politikasında etkin. 

Ve AK Parti politikalarından da pek haz ettikleri söylenemez.

Habere gelelim;

Fox News, Pentagon kaynaklarına dayanarak, ABD askeri yetkililerinin Türkiye’nin Kandil’e hava operasyonlarından ‘endişe ve öfke’ duyduklarını belirtiyor.

Ayrıntıda şunlar var :

Operasyon sadece 10 dakika önce ABD’ye bildirildi. Bir Amerikalı askeri yetkili, “İttifak Hava Operasyonları Merkezi’ne bir Türk subayı geldi ve operasyonun 10 dakika içinde başlayacağını, Irak üzerindeki bütün ittifak uçaklarının derhal Musul’un güneyine inmesi gerektiğini söyledi. Çok öfkelendik. Çünkü ABD özel kuvvetleri, Türklerin bombaladığı yerden uzak olmayan bir bölgede Peşmerge birliklerini eğitiyordu. Türk uçakları hakkında bilgimiz yoktu, haberleşme frekanslarını, hangi yükseklikte uçtuklarını, arama işaretlerini bilmiyorduk, ayrıca onları radarda görmemize yarayan bilgiler de bize verilmemişti. Bir ‘dost ateşi´ altında kalabilirdik” dedi.

Habere göre, aynı Türk subayı, ertesi gün, 25 Temmuz’da ikinci operasyon için bilgilendirmek üzere yeniden Operasyon Merkezi’ne geldiğinde ABD’li subaylar itirazlarını dile getirdi. Ancak Türk subayı da ABD’lilerle tartışmaya girdi. ABD’liler Türk savaş uçaklarının uçuş planlarını istedi, Türk subayı ise “Amerikalı eğitmenlerin bulunduğu yerleri bize verin” dedi. ABD subayları ise ‘nokta yer’ vermek yerine, daha geniş bir alanı kapsayan koordinatlar verdi. ABD’li subay, “Vermeden edemezdik, çünkü adamlarımızdan biri vurulsa Türkler ‘yer bildirmediniz’ diye bizi suçlardı. Bu riske giremezdik” dedi.

Özeti :

– Türkiye, PKK’ya yönelik bir operasyonu, ABD’ye ‘sadece 10 dakika önce’ haber vermiş ve ‘10 dakikaya kadar vuracağız, uçaklarınızı çekin’ demiş.

– Devam eden operasyonlarda da bu bilgileri vermemiş; sadece ‘bölgede adamlarınız varsa yerlerini söyleyin, dikkat edelim’ demiş. Ve bu bilgileri almış; ancak Amerikalılar ‘adamlarının yerleri anlaşılmasın’ diye geniş bir alan vermişler !

– Bölgedeki ABD ve müttefiklerine uçuş, hedef, haberleşme frekansları, radarda görünmeyi sağlayan kimlik bilgilerini vermemiş, ‘hayalet’ olarak bölgeye girmiş.

Özetteki ayrıntı :

1- ABD’lilerin ‘adamları’, Peşmerge’ye eğitim veriyordu, ancak Kandil ve çevresinde yapılan operasyonlardan nedense ‘endişe ve öfke’ duymuşlardı !

2- Türk F-16’larının iletişim ve savaş kodlarını bilmiyorlar, uçakları havadayken göremiyorlardı !

Birinci ayrıntı hakkında daha fazla yorum yapmayalım.

Ancak ikincisi daha önemli.

F-16’lar ABD’li Lockheed Martin şirketi tarafından üretiliyor. Şirket aynı zamanda ABD ordusunun ana silah ve savaş uçağı tedarikçisi. F-16’ların montajı uzun süredir Türkiye’de TAI tarafından yapılıyor. Ancak seyrüsefer, dost-düşman tanımlama ve savaş sistemlerine ilişkin yazılımları ABD’den geliyor.

Bir süredir bu yazılımlar üzerinde Aselsan ve Havelsan da çalışıyordu.

Askeri kaynaklar, F-16’larda artık ‘yerli yazılım’ da kullanıldığını doğruladı.

Ne dersiniz,

Bağımlılıktan ‘bir ölçüde’ bile olsa kurtulmak, müttefikler arasında ‘daha medeni’ ve aslında ‘taraflar için daha yararlı’ bir ilişki sağlamıyor mu ? ” (3)

* * *

Burada bir ara veriyor ve biraz geriye gidiyoruz.

Gidiyoruz ki, nereden nereye geldiğimizi bilelim ve hiçbir araştırma yapmadan, sadece siyasi görüş farklılığı nedeniyle, vatanını hayatından daha fazla sevdiği için hizmet eden insanlarımıza hakaret etmeye devam etmeyelim (!).

“1980’lerin ortaları, Türk generallerinin doğan fırsatlardan başların döndüğü günlerdi.

Türkiye’yi bölgedeki kritik oyuncu, doğal olarak Şah’ın yerini dolduracak bir ülke olarak tasarlıyorlardı. Çok kapsamlı planlarında atacakları ilk ve en önemli adım, F-16 savaş uçaklarını ve bunları imal etmek için Fort Worth’taki gibi bir fabrikayı edinmek olacaktı.” (4)

Türkiye’de uçak monte edecek yeni bir tesis açılmasını kapsayan ortak üretim anlaşması, 1983 yılı Eylül ayının ilk günlerinde, askeri cunta hâlâ Ankara’da iktidardayken açıklandı. Anlaşmayı geri dönülmez şekilde mühürleyen teklif, ana anlaşmayı genişleten teşviklerin bir karışımı olan “offsetler”di.

(kitabı yayına hazırlayanın notu :Metnin devamından da anlaşılacağı gibi, silah satış anlaşmalarında “offset” şu anlama geliyor : Örneğin bir ülke, silah üreticisi gelişmiş ülkelerden belirli sayıda helikopter almak üzere ihale açıyor. Satın alacağı helikopterlerin bedelinin belirli bir yüzdesi (yüzde 100’ü veya yüzde 60’ı) değerinde herhangi bir malın, ihaleyi kazanacak silah üreticisi ülke tarafından ithal edilmesini ve/veya kendi ülkesindeki herhangi bir sektöre bu değerde yatırım yapılmasını şart koşuyor. “Offset” günlük dilde “telafi” olarak karşılanıyor.)

General Dynamics Türkiye’ye “offset” piyango torbasından (toplam 4.5 milyar dolarlık bir anlaşmadan) 1.3 milyar dolar verdi; buna doğrudan “offsetler”, yani ortak uçak yapımı ile Türkiye’deki otel endüstrisine yatırım yapma ve Türk mermeri, lastiği ve bor asidi alımı demek olan dolaylı “offsetler” de dahildi. Fort Worth tesisinin yöneticilerinden biri “Türkiye’de tatil yapmaya teşvik ediliyorduk” demişti. “Ofsetlerin tuhaf yönleriyle – örneğin Türkiye’den yapılan mermer ihracatıyla – şirket dışından bir simsar uğraşıyordu.

Fort Worth’taki tesisin başkan yardımcılarından biri, “Eskiden yerine getirilmesi gereken bir bela diye bakardık. Fakat şu anda bunu küresel işimizin bir parçası olarak görüyoruz” dedi. “Offsetler” muhtemelen Türkiye’nin karar değiştirip, McDonnell-Douglas’ın F-18’i yerine, F-16’ları tercih etmesinde etkili olmuştur; çünkü ilk kez F-16’lar bir ihracatta – akıllıca bir taktikle – F-18’leri geride bırakıyordu.

İki yıl sonra General Dynamics’in eski yöneticilerinden biri, Türk ordusuna verilen avantaların ikna sürecini kolaylaştırdığını iddia etti. Fakat şirket suçlamaları reddetti. Türk generalleri de 1983’te yazdıkları anayasa ile kendilerine tam bir dokunulmazlık sağladıkları için, haklarında doğru dürüst bir soruşturma açılamadı. (5)

…Türkler fabrikayı işletmek için, yüzde 51’lik hissesine hükümetin sahip olduğu yeni bir şirket tesis ederek, TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayi’ni (TAI) kurmuştur.

Uçağın ön gövdesi ve kokpitini imal etmek – ki buna uçaktaki her türlü elektronik donanım dahildi – ve bunları Türkiye’deki Mürted tesislerine göndermek suretiyle, en önemli teknoloji üzerindeki kontrolü elinde tuttu.

Eğer anlaşma Japonlarla yapılmış olsaydı, herkes Japonların iki yıla kalmadan kokpitin “tasarımını deşifre edip” daha iyisini üreteceğini düşünürdü – nitekim birkaç yıl sonra Tokyo ile yapılan FSX anlaşmasında böyle bir kaygı oluşmuştu. Fakat kimse Türkler hakkında böyle bir kaygıyı dile getirmedi. (6)

* * *

Yukarıda Amerikalı yetkililer ne demektedir?

– “Türkler bir şeyi beceremezler.”

Bakalım gerçekten de öyle mi ?

” Emekli Tuğgeneral Aytekin Ziylan, ASELSAN’ın başarısını şöyle anlatıyordu : ‘ASELSAN kendi teknolojisini üretiyor. Örneğin muhabere sırasında çeşitli silahların ve komuta merkezlerinin iletişimini sağlayan Taktik Saha Muhabere Sistemi bir Türkiye de var, bir de Amerika da var. Bunu ASELSAN yaptı. NATO, bu sistemi bütün üye ülkelere tavsiye etti. ASELSAN ın ilk projesi Hollanda markası Philips lisansıyla yaptığı telsizlerdi. Ama şimdi Hollanda’ya silah satıyor. Ürüne dönüştürülen teknolojilerde aşağı yukarı Amerika seviyesindeyiz.’ ” (7)

Bu noktada ASELSAN ve benzeri Milli kuruluşlarımızda görev yapan gözbebeklerimizin, Mühendislerimizin bir hakkını daha teslim etmemiz gerekmektedir.

“Uzun yıllar, F-16’lar PKK militanlarını bombalar (zanneder ve) üslerine başarı ile geri dönerler”di. Değil mi ?

Gerçeğinde, PKK militanlarını değil de; şimdi anladığımız, “Dağı-taşı bombalamışlar (!)”

Ancak, F-16’lar  2-3 yıldır artık dağı, taşı değil; düşmanlarını bombalamaktadır.

2017 yılı Ekim ayında, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, yine benzer bir şekilde, İsrail’den alınan insansız hava araçlarının kullanımıyla ilgili olarak “…İsrail’den aldığımız İHA’ların ürettiği bilgilere dayanarak yapılan bu bombalamaların önemli bir bölümünün isabetsiz olduğunu sonradan anladık. Sonradan anladık ki dağı taşı bombalamışız aslında” demişti. (8)

Burada çok güzel bir Anadolu deyimimizin yeridir. Ancak, edep anlayışımız yazmamızı engellemektedir. Onun yerine: “Emanet ata binen, tez iner !” diyelim.

www.canmehmet.com

Devam edecek : Savunma Sanayi’nin kurulmasını engelleyen; görünürde “Kahraman (!)”, gerçekte ise “Hain”ler kimlerdir ?

Kaynaklar :

Resim : Görsel web ortamından alınmış, düzenleme tarafımızdan yapılmıştır.

(1-2) Aselsan Cinayetleri. (Savunma sanayiindeki gizli savaşın kurbanları). Melik Duvaklı. 5.Baskı / Eylül 2015.

(3) Star yazarı Mustafa Kartoğlu, Alıntı : http://t24.com.tr/haber/star-temsilcisi-f-16larda-artik-yerli-yazilim-kullaniliyor,306543

(4) Amerikan Silah Ticaretinin İnsani Bedeli. John Tirman. Aram Yayıncılık: Nisan 2005. s.147.

(5) Amerikan Silah Ticaretinin İnsani Bedeli. John Tirman. Aram Yayıncılık: Nisan 2005. s.148.

(6) Amerikan Silah Ticaretinin İnsani Bedeli. John Tirman. Aram Yayıncılık: Nisan 2005. s.148.

(7) Aselsan Cinayetleri. s.61.

(8) https://www.takvim.com.tr/guncel/2017/10/20/canikli-sonradan-anladik-ki-dagi-tasi-bombalamisiz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*