Türkiye ve İran : “Piç Kuruları!” ile “Bizim Çocukların” İbretlik Hikayesi (2)

Allah’ın varlığının en büyük delili, hepimizin -akıl/bilgi sahiplerinin- gözlerinin önünde durmaktadır. Bu nedenle Kuran’da sık sık, “Bunlarda –anlatılanlarda- akıl sahipleri için ibretler vardır!” denilir.

İnsan aklı konusunda karıştırılan bir husus vardır. Bu, aklın bir –bilgi- kaynak olduğudur.

Ancak, Akıl, (Bilgi) Kaynak değildir.

Eğer, öyle olsaydı, “ Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

Eğer, öyle olsaydı, “İlim Müslümanın yitik malıdır, onu gördüğü yerde almalıdır” uyarısı yapılır;

Eğer, öyle olsaydı, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!” denir miydi?

Eğer, öyle olsaydı, ilk emir-öğüt olarak; “Oku-Düşün” denir miydi?

Bunlardan anlaşılan, aklın, ancak, bilgi ile bir ölçme-değerlendirme merkezi olduğudur.

*

Ritmik olaylar ve önemi :

-Ritmik olaylar, belirli, düzenli aralıklarla tekrar eden uygulamalardır.

“Evrendeki düzenli işleyişlere (Ritmik olaylara) örnek vermek gerekirse;

-Güneşin doğup batması ve bu döngünün tekrarlanması düzenli işleyişe bir örnektir. Bu sayede gece ve gündüz meydana gelir.

-Canlıların doğup ölmesi de düzenli bir işleyiştir. Canlılar dünyaya geldiklerinde büyüyüp gelişirler ve ölürler.

-Ağaçların yaz aylarında meyve vermesi, kış aylarında ise yaprak dökmesi tekrar eden olaylara en güzel örneklerdendir. Baharın gelmesi ile çiçekler meyveye dönüşür, güzün gelmesi ile birlikte ağaçlar tekrar yapraklarını dökerek dinlenmek üzere uykuya dalarlar. (1)

*

Düşünebilen bilgi sahipleri : düzenli işleyen, kendini tekrar eden, ve tekrar ederken, ölçüyü-dengeyi kaçırmayan olayların bir düzenleyicisinin-sahibinin olduğunu idrak edebilir.

İşte bu nedenle burada anlatılanlar, akıl-bilgi sahipleri için Allah’ın, Yaratan’ın varlığına en büyük delillerindendir.

“…Elbette, bunlarda akıl sahipleri için ibretler vardır.” (Ta-Ha Suesi)

Ve….

Amerika, İran, Nixon ve Şah…

Piç kuruları”, ama, “Bizim piç kuruları!” (2)

Amerika Vietnam da bir bataklığa saplanmıştır ve bir çıkış yolu aranmaktadır. Bu nedenle Amerikan Başkanının aradığı çözümlerin başında, (Ortadoğu’da) yeni yapılanmalar ve kurulacak yeni düzenler vardır.

**

Bu konuda “..Tahran’da gerçekleşen bir buluşmada, Şah, Nixon ve Kissinger arasında yeni bir anlaşmaya varılır. Nixon Şah’a

-“Beni kurtar” der ;

-Amerika’nın Batı Asya’daki askeri temsilcisi olma teklifimizi kabul ederek beni Körfez’de polislik yapma ve Batı’nın çıkarlarını koruma yükünden kurtar.

Şah bu teklifi büyük bir hevesle kabul eder.

O andan itibaren İran, nükleer cephanelik dışında, tüm Amerikan silahlarına erişme imkanı kazandı. İran, Nixon Doktrini’nin kusursuz bir örneği olmalıydı. Kissinger bürokrasiye – Dışişleri, Savunma ve Ticaret Bakanlıklarına – İran’a istediği her şeyin satılması yönünde bir direktif yolladı.

Petrol fiyatlarının dört katına çıkmasının hemen ardından. Şah büyük ve oldukça gelişmiş bir hava kuvvetleri çapında bir sipariş verdi:

Grumman yapımı 80 adet savaş jeti;

-General Dynamics tarafından henüz üretilmeye başlanan 100 adet F-16 savaş uçağı;

-McDonnell-Douglas yapımı 108 adet F-4 savaş uçağı.

Sonraki birkaç yıl içinde, İran’ın ABD silahları için yaptığı siparişler on milyarlarca dolara ulaştı…

Daha önce hiç görülmemiş bu silah akışı, Basra Körfezi bölgesi için “ikiz sütunlar” olarak bilinen stratejiyi hayat geçirdi. Bir politik görevli stratejiyi şöyle tarif ediyor:

-“Strateji, ABD’nin Basra Körfezi’ndeki çıkarlarının koruyuculuğunu yapma konusunda güvenilecek iki kilit isim olarak İran ve Suudi Arabistan’ı gösteriyordu. Her ne kadar politik bildirge her ikisine de eşit davranılması gerektiğini ilan etse de, İran’ın daha önemli ortak olduğu belliydi. Bu önem, İran’ın jeostratejik konumundan ileri geliyordu: Sovyetler Birliği, Irak, Pakistan ve Afganistan ile komşuydu; Hürmüz Boğazı üzerinde fiziki bir denetimi vardı; varlığı ispatlanmış petrol rezervleri vardı; günlük üretimin ve OPEC’in liderliği elindeydi; büyük bir nüfusa sahipti; ve Şah Amerikan çıkarlarını, tehditle karşılaştığı her yerde, yırtıcı bir biçimde savunma yönünde gönüllüydü.” Washington, bu politikanın İran üzerindeki etkisini değerlendiriyordu.

Şah bir diktatör, tipik bir Doğulu despot, dünyanın en kötü insan hakları ihlallerini yapan biri olarak biliniyordu.

Amerika’da politik çevrelerdeki yaygın görüş şöyleydi:

-“O bir piç kurusu, ama bizim piç kurumuz.”

İran içindeki ihtilafın derinliği dışarıda etraflıca değerlendirilmiyordu. Bununla birlikte, huzursuzluğa yol açan yalnızca silah satışları değildi.

Silahlar İran’a sessizce ve temiz bir şekilde girmiyordu. Silahların yanı sıra binlerce ABD teknisyeni, silah mühendisi, yeni elçilik personeli, danışman ve bu akından para kazanmak isteyen çeşit çeşit insan da giriyordu. Bunların halk arasındaki davranışları pek çok İranlı’yı rahatsız ediyordu.

Silah üreticileri arasındaki rekabet kıran kıranaydı.

Bu tarihteki en büyük silah satışıydı; altına hücum gibi bir şeydi ve rüşvet furyasının doğmasına yol açtı.

Hanedanlık ailesine yakın olan ve askeri hiyerarşinin tepesinde olanlar hemen bu ayartıya kapıldılar. Bu seçkinlerin cinsel aşırılıkları üzerine hikâyeler dolaşıyordu.

Zenginler ve fakirler arasındaki uçurum büyüktü; hem finansal hem de kültürel olarak. Aynı zamanda, askeriyeye yapılan harcama, vasıflı işçiliği ve kaynakları konut gibi iç ihtiyaçlardan uzaklaştırarak kendine doğru çekti; enflasyonu, hatta yiyecek kıtlığını kamçıladı.

Amerikan işletmeleri, Iran ekonomisinin yalnızca petrol ve silah sektörlerini değil, başka sektörlerini de ele geçirdi ve bu sektörlerde çalışmak üzere kendi işçilerini ve yöneticilerini getirdi.

Acımasızca döndürülen sömürü çarkı, halkın büyük bir kısmının yabancılaşmasına ve Amerikan karşıtı duyguların alevlenmesine neden oldu. İslam Devrimi’ni inceleyen araştırmacılardan birinin yazdığına göre, “İran’ın askerileştirilmesi, ülkenin ABD’ye olan bağımlılığını arttırdı ve bu girişimin pahalıya patladığını, değerli bir doğal kaynağın yağmalanmasına yol açtığını düşünen Şah’ın muhalifleri için bir buluşma noktasına dönüştü.” (3)

*

-Osmanlı Saltanatı, (1922’de kaldırılır ve iki yıl sonra da Osmanlı Hanedanlığı mensupları, Halife ile birlikte 1924’de yurt dışına sürülür.

İran Kaçar Hanedanlığının yönetimden uzaklaştırılmasının tarihi ise, 1925 Yılıdır. Bir yıl ara ile komşu iki ülkede yapılan bu uygulamaya “Tesadüf”dür, veya “İngilizlerin işidir” de diyebilirsiniz. (*)Aşağıda verilen linkte meraklıları için çok ilginç bilgiler verilmektedir.

–İran’da, 1979’da yaptırılan “Humeyni Devrimi”, görünürde Avrupa’nın –Paris’in- Amerika’ya attığı

-“Bizim Çocuklar!”dan Kenan Evren’in 1980 darbesi de, Amerika’nın, Avrupa’ya attığı başka bir kazık mı?

Aaa… yine arada bir yıl var. Ne kadar İlginç!

-2. Abdülhamid’i tahtından indiren Jön Türkler –İttihatçılar- da Paris’ten gelmişlerdir.

Bunda düşünen insanlar için ibretler vardır.

Paris’in, “Devrimci hareketlerin esin ve kontrol kaynağı” olduğunun ilk farkına varanların başında, Rus Çar’ı I. Nikola (1795-1855) gelmektedir.

…Çağdaşlarının çoğu gibi Çar da, Paris’te Avrupa’daki bütün devrimci hareketlere esin kaynağı olan ve devrimci hareketleri kontrol eden merkezî bir örgüt olduğuna inanıyordu…” (4)

Bu tespit;1979’da,‘İran Şii İslam Devrimi’ni gerçekleştiren Humeyni’den, yaklaşık 150 yıl evvel yapılmıştır.

www.canmehmet.com

28 Ekim 2015

Devam edecek;

-Şimdi de “Bizim Çocuklar”ın hikayesi…

Resim : Görseller web ortamından alınmış, tarafımızdan düzenlenmiştir.

Kaynaklar;

(*) İran-Türkiye il ilginç bilgilerin olduğu makale: https://www.canmehmet.com/turkiye-ve-iran-birlikte-aciklamalidir-batidan-asrin-soygunu-4

(1): http://www.cokguncel.com/evrende-duzenli-bir-isleyis-oldugunu-gosteren-dogadaki-olaylardan-3-ornek-veriniz.html

(2) SAVAŞ GANİMETLERİ, AMERİKAN SİLAH TİCARETİNİN İNSANİ BEDELİ, JOHN TIRMAN Aram Yayıncılık: Nisan 2005

(3)A.g.e

(4) Daha fazlası ve kaynaklar için bakınız; https://www.canmehmet.com/katolik-agnostik-paris-iran-devrimine-neden-yataklik-yapti-2

(*) Kuşlar neden V şeklinde uçarlar?

“Kuşların uçuşları sırasında kanatlarının arkasında oluşan hava akımının benzeri laboratuvar ortamında oluşturulmuştur. Topluluklar halinde göç eden kuşlar V uçuşu sayesinde bu hava akımından etkilenmezler.

Sürü halinde hareket eden kuşlar “V” şeklinde uçarlar. V şeklindeki uçuş esnasında en öndeki kuşlar havanın kendilerine karşı oluşturduğu direnci arkadan gelen kuşlar için daha aza indirirler. Bu şekilde enerji tasarrufu sağlayan sürü halindeki kuşlar genellikle tek başına olan kuşlardan daha hızlı uçarlar.” Daha fazlası için bakınız; http://www.beycan.net/682/kuslar-neden-v-seklinde-ucarlar.html

Bunu paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*