Milli Mücadele bitmiş ve sıra onu sahiplenmesine gelmiştir. Karabekir Paşa: “Her şeyi ben yaptım. Ben olmasaydım Türk milleti kurtulamazdı.“ der ve bu söz Atatürk’ün kulağına gider.
…
Milli Mücadele bir nedenle eksik anlatıldı? veya “Tahrif edildi!”
“Tahrif”, ağır bir iddia olacağı için, “İstenmeyenler görülmedi”, diyelim.
Bu dizide anlatılacaklar, olayın birinci dereceden kahramanı ve tüm safhalarının içinde olan, Orgeneral Kazım Özalp Paşa’ya aittir.
Kazım Özalp Paşa kimdir?
-“1920’den 1954 yılına kadar aralıksız TBMM yerini korudu. 1924-1935 yılları arasında TBMM Başkanı, 1923-1924 ve 1935-1939 yılları arasında iki kez Milli Savunma Bakanı olarak görev yaptı. Naaşı 1988 yılında Devlet Mezarlığı’na nakledildi. “Milli Mücadele” adlı anılarını anlatan bir kitap yazdı.”
Kazım Bey’in Milli Mücadele dönemi: “9 Ağustos 1919 tarihinde 61. Tümen Komutanı olarak tayin edildi. Heyet-i Temsiliye kararıyla Kuzey Cephesi Komutanlığına atandı. 23 Nisan 1920 tarihinde açılan Büyük Millet Meclisi’nde I. Dönem Karesi (Balıkesir) milletvekili seçildi. 6 Nisan 1921 tarihinde Kocaeli Bölge Komutanı ve sonra Mürettep Kolordu Komutanı olarak atandı. Bu görevdeyken İzmit ile Adapazarı’nı Yunan kuvvetlerinden geri aldı. Sakarya Meydan Muharebesi’ne katıldı. Gösterdiği başarıdan ötürü 12 Eylül 1921 tarihinde Mirliva rütbesine terfi etti ve Paşa oldu. Büyük Taarruz ve Dumlupınar Meydan Muharebesi’nden sonra 25 Eylül 1922 tarihinde Ferik rütbesine terfi etti.
…
İlk Bölümü, “Ülkeyi kim kurtardı?” sorusuna Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği cevapla başlıyoruz.
Gelecek bölümden itibaren anlatılacaklardan anlaşılması gereken: Ülkeyi her zaman olduğu gibi halkın kurtardığıdır.
Gerçeğinde İzmir bölge halkı, Yunan İşgalinin hemen arkasından üstelikte kimseden bir işaret almadan ayağa kalkmış ve ülkenin kurtulacağı döneme kadar kalktığı yere bir daha oturmamıştır.
İzmir ve bölge halkının Yunanistan’a ilhakını önleyen, İzmir ve bölge halkının tavizsiz, ölümüne kararlı olmasıdır.
İzmir Bölgesi’ndeki teşkilatlanmalar, Ülkede düzenli bir ordu oluşturulacağı döneme kadar, Yunan ordusunun serbest hareketine engel olmuş ve Milli Mücadele’ye altın değerinde yaklaşık 13 ay zaman kazandırmıştır.
…
Milli Mücadele bitmiş ve sıra onu sahiplenmeye gelmiştir.
“Karabekir Paşa “Her şeyi ben yaptım. Ben olmasaydım Türk milleti kurtulamazdı…“ gibisinden sözler ediyordu. Atatürk’e de az bir pay bırakıyordu.
O sıralar biz İstanbul’da, Dolmabahçe Sarayındaydık. Atatürk, gazetelerdeki bu yazılara biraz sinirlenmiş olacak ki, birden şunları söyledi: (1)
Yazıya başlamadan yukarıda anlatılan olayın hikâyesini, Mustafa Kemal Paşa’nın, 12 yıl boyunca özel uşaklığını yapmış Cemal Granda’dan dinleyelim.
…
KARABEKİR’E SİNİRLENİYOR
Bir gün Ankara’da Gazi Orman Çiftliği’ndeki Marmara Köşkü’nde sofracı Saip’le oturmuş, konuşuyorduk. Can sıkıntısından konudan konuya atlıyorduk. Kapı aralıktı. Salonda Atatürk, Cevat Abbas’la derin bir konuşmaya dalmıştı. Onlar kendi âlemlerinde, biz kendi âlemimizdeydik. Saatler ilerliyor, zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyordu.
Saip her fırsatta Atatürk’ü sevdiğini, O’nun için her şeyi göze alabileceğini ileri sürüyor, bense ona:
– Sen Gazi’yi pilavıyla hoşafı için seviyorsun Bense kafasına, düşüncelerine, başardığı işlere hayranım… Diye takılıyor, sonra şöyle ekliyordum: Savaşta yararlık gösteren bir sürü paşayı sevmiyorsun da yalnız Ata’yı seviyorsun. Bu doğru mu?
…Biz böyle tartışmaya dalmış çekişe duralım, Atatürk sesimizi duymuş, zile bastı, bizi çağırdı. İçeri girdim:
–İçerde kahvehane mi kurdunuz? Nedir bu gürültü… Diye çıkıştı.
Hiç sesimi çıkarmadan başımı önüme eğip biraz bekledim. O tekrar konuşmasına dalınca da sessizce dışarı süzüldüm.
…O akşam Çankaya Köşkü’ne döndüğümüzde Atatürk bana :
-Sen benim Büyük Nutkumu okudun mu? Dedi.
-Okumadım efendim. Diye karşılık verdim. Sonra tekrar sordu:
-Kütüphanenin neresinde biliyor musun ?
-Biliyorum, bir pırlanta mahfaza içinde olacak.
-Öyleyse al getir…
Atatürk, Ruşen Eşref Ünaydın’a dönerek :
-Oku… Dedi. Sonra bana baktı :
-Sen de dinle… Diye ekledi.
Ruşen Eşref Ünaydın’ı n okuduğu bölümleri büyük bir dikkatle dinliyordum. Atatürk’te aynı ilgiyle dinliyor, sanki o günleri yeniden yaşar gibi oluyordu. Gözleri değişmeyen bir noktaya saplanmıştı. Okuma işi bittikten sonra bu konu üzerindeAtatürk’le Ruşen Eşref Ünaydın arasında bir konuşma başladı.
Can kulağıyla dinlediğim konuşma, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’na başlayışının hikayesiydi.
Atatürk, son Padişah Vahidettin tarafından Saraya çağırılmıştı.
Kabul sırasında Vahidettin ilk olarak ona şu soruyu sormuştu:
–Şu gördüğünüz düşman gemilerini buradan nasıl çıkarabilirsiniz?
-O gördüğünüz zırhlılar karada yürümez.
-Peki bu işi nasıl yapabilirsiniz?
–Emredersiniz.
-Ne yaparsanız yapın, fakat bunları buradan kovun…
Ve kendisine şu görevi veriyor :
–Yanınıza çalışabileceğiniz maiyetinizi alınız. Samsun’a hareket ediniz. Yarın Bandırma vapuru hareketinize hazırdır. Şark vilâyetleri askerî müfettişi olarak yola çıkın. Allah yardımcınız olsun…
Padişah Atatürk’ün elini sıkıyor. O da Saraydan ayrılıyor.
Çürük Bandırma teknesi Karadeniz’in azgın dalgaları arasında yol alırken işgal kuvvetleri işi haber almış, fakat çok geç kalmıştır. İngiliz zırhlıları Bandırma vapuruna yetişemeden Atatürk Samsun’a ayak basmıştır.
Konuşmanın burasına gelince Atatürk bana döndü.
Anlaşılan o gün Karabekir hakkındaSaip’le yaptığım konuşmayı unutmamıştı:
–Onun yerine Samsun’a çıkıp, askeri elbiselerimi yırtıp, üniformamı attıktan sonra Karabekir Paşa benim tayınımı kesmiştir. Millî Mücadele’ye olan hizmetlerini de bu zaviyeden incelemek lâzımdır…
Aradan yıllar geçmişti. O sırada gazetelerde Karabekir Paşa’nın anıları yayınlanıyordu. Karabekir bu yazılarında yaptığı hizmetleri sıralıyor “Her şeyi ben yaptım. Ben olmasaydım Türk milleti kurtulamazdı… “ gibisinden sözler ediyordu. Atatürk’e de az bir pay bırakıyordu.
O sıralar biz İstanbul’da, Dolmabahçe Sarayı’ndaydık. Atatürk, gazetelerdeki bu yazılara biraz sinirlenmiş olacak ki, birden şunları söyledi:
–Bu şekilde iddiada bulunan adamları akıl doktorlarına göndermek lâzım… Eğer bu memleketi bir Karabekir’le bir Mustafa Kemal kurtardıysa çok yazık… Oturup ağlamak lâzım! (2)
…
Peki, sonra ne oldu da:
–Mustafa Kemal Paşa putlaştırıldı?
–Ve Mustafa Kemal Paşa’nın sağlığında diktirdikleri da dahil, bu kadar heykelle amaçlanan neydi?
Devam edecek
–İzmir’in gerçek kahramanları ve fazla bilinmeyen Balıkesir Kongreleri
Resim: web ortamından alınmıştır
(1-2) “Atatürk’ün uşağı’nın gizli defteri” Cemal Granda