Kadını “Birey” Yapan Uygarlıklar, Evlilikleri Yaşamın Amacı Olmaktan Çıkarmış mıdır? (2)

İlk Sanayi Devrimi’ni yapan İngiltere, İngiliz kadınlarının açtıkları yüzde 93 oranındaki boşanma davaları ile bu konuda da bir devrim yapmış mıdır? Yapılan araştırmalarda, Avrupa’nın, “Uzun yıllar evli kalmak modası geçmiş bir gelenektir” düşüncesinde olduğunu göstermektedir.

100 Avrupalı’dan 77’si, uzun süreli, dengeli bir ilişkinin en az evlilik kadar anlamlı olduğunu düşünüyor. Avrupalı kadın, iyi eş yerine kariyer, başarılı evlilik yerine bağımsızlık peşindeymiş…

En çok boşanma Belçika’da. Kanunlarında değişiklik de yapmışlar, boşanmayı kolaylaştırıcı yönde. AB boşanma ortalaması yüzde 40 civarında; Belçika’da yüzde 75; Estonya’da 70; Çek Cumhuriyeti’nde 67; İsveç’te 54,1; Almanya’da 52,1; Fransa’da 45,7; Hollanda’da 39,7; (1)

**

Yukarıdaki bilgilerin ışığı altında giderek yaşlanan ve nüfusunun artması durma noktasına gelen kimi Avrupalı ülkelere bakarak ve yarı şaka, yarı ciddi bir ifade ile; Batı Uygarlığı’’nın yakıtı insan olmalıdır. Ki,  konforunu geliştirdiği insana aşırı tükettirerek ve tükettirdiği oranda da  onu tüketerek çevresi ile birlikte neslinin devamına engel olmaktadır.

**

Bu özet bilgilerden sonra, 1. bölümde kaldığımız yerden son ifadeleri tekrarla;

Roma’yı takip eden ve Hazreti İsa’nın temsil ettiği Hristiyanlık, erkekle kadın arasında fark gözetmedi. Fakat, Ortaçağ’ın ortalarına doğru, Roma Kilisesi’nin, daha fazla St. Paul ve kilise büyüklerine dayanması, kadının vaziyetini çok aşağı düşürdü… Kadın, kiliseye göre, adamı baştan çıkaran, ona ilk günahı işleten, nihayet Âdem’in cennetten kovulmasına sebep olduğundan dolayı, bir  umumi kilise meclisi kadını “ruh”tan mahrum bir mahlûk telâkki ettiğini bildirdi.

Çok garip olarak, bundan haberdar olmayan Hristiyan Garp, kadını ruhtan mahrum etmenin İslamiyet’in bir esası olduğunu söyleyip dururdu..”

Bu noktada bakalım İslam’ın kadına bakışı nedir?

“..Altıncı asırda teessüs eden İslâmiyet’in kadına karşı görüşü bambaşkadır. İslâmiyet’in birinci esası içtimai adalet olduğu için, cemiyetin yarısını adaletten mahrum edemezdi. İslâm’dan evvelki Arabistan’da kadının mevkii tamamen bir hayvan derecesinde olduğu için, bunu her sahada birdenbire temin etmek tabii mümkün değildi.

O devirde, erkek istediği kadar kadın alır, cezaya mâruz kalmadan öldürebilir, hatta kız çocuklarını diri diri gömdükleri de vaki olurdu.

 İslâmiyet, izdivaçla alınan kadınların sayısını dörde indirdi, boşadığı takdirde erkek, Kadına bir tazminat vermeye mecburdu. Gerçi nikâhla, hatta nikâhsız alınan kadınların sayısını pek indirmeye muvaffak olamadı, fakat kadını insan ve hürmete lâyık gören bir zihniyet yaratmaya çalıştı.

Zina meselesinde, kadınla erkeğin cezada müsavi olması epeyce bir ileri hareket oldu.

Fakat, İslâmiyet’in modern devirde en büyük ehemmiyeti, kadınlara mülkiyet ve iktisadi haklar tanınması, hiç olmazsa bu sahada kadını erkeğin vesayetinden kurtaran ilk sistem olmasıdır.

Nisa Sûresi’nin 32. Âyeti bu hususta çok dikkate değer:

-“Erkekler emeklerinin mukabilini alacaklar, kadınlar emeklerinin mukabilini alacaklardır.”

Bu âyette, her hangi zaman ve medenî cemiyetin bekası için elzem olan iki realite vardır. Evvelâ kadını, insan olarak hareketlerinden mesul tutmanın esasını, Garp’tan on iki asır evvel hukukunda tanımasıdır. İkincisi de, kadın haklarını ve İslâm dünyasını aşan, daima medenî bir cemiyette baki kalacak bir esastır.

İnsanın, ister fikri, ister maddî ne olursa olsun sadece emeğinin ve eserinin mukabilini kazanabilir, “ister kadın, ister erkek olsun insanlar istismar edilemez”.

Mamafih, İslâm cemiyetinin kısmen veren iki âmilin biri kadını kapamak, Diğeri (Çok eşlilik) taaddüd-ü zevcattır.

Kadınları kapamak ilk Müslümanlar arasında yoktur. İslâm’dan evvelki kıyafet meselesi, edep hududunu aşacak derecede çıplaklığa gider. Hiç şüphe yoktur ki, Mamafih, çıplaklık muayyen dereceyi aştığı zaman, her yerde mübalâğaya kaçan örtünmek kadar aksülâmel (tepki) uyandırır.

…Kıyafet meselesine Kur’an’da, Sûre-i Nûr’un 31. Âyetinde temas edilmiştir. Onda da başlarının yanlarını, göğüslerini, ziynetlerini kapamaları emredilir Fakat, yüzlerini kapamalarına dair bir kayıt olmadığı gibi, kadınları kapamakla, içtimai faaliyetten men eden bir kayıt yoktur.

Bu mâkul başlangıç, İslâmiyet’in ilk günlerinde bir sürü kadın hoca, vaiz, hatta asker bile yetiştirmiştir.

Fakat, Müslümanlar, daha eski ve inhitat (gerileme) halindeki medeniyetlerle temasa girince iş değişmiştir. Kadınlar tamamen örtünmüş, içtimai hizmetlerden uzaklaşmışlardır. Bu vaziyet kadınların üzerinde herhalde fena tesir yapmıştır.

Kafaları işlemez hale gelmiş, kadınların erkeklerin malı oldukları kanaatleri tekrar hâkim olmaya başlamıştır…” ( 2)

Devam edecek…

www.canmehmet.com

Resim : Tarafımızdan hazırlanmıştır.

Kaynaklar;

(1) Kaynak: Divorce Magazine / Vatan Gazetesi / 20 Şubat 2005)

Alıntı; http://www.secondtango.com/info.php?sel=view_sub&id_page=6&id_category=39&id_sub=115

(2)TÜRKİYE’DE ŞARK-GARP VE AMERİKAN TESİRLERİ, Halide Edib Adıvar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*