İnsanı İktidar, Devleti Tahakküm, Cumhuriyeti Gücün Temsili, Laikliği Din ve Devletin Birbirinin Hakkından Gelmesi olarak ele almamışsanız kendinizi aldatmış ve yaşamını boşa harcamışsınız, demektir.
…
Başlarken…
İnsan inandığıdır. “Bilenle bilmeyen bir olur mu?” İnsanı “Kamil” yapan; kendisini ve inancını doğru olarak öğrenmek ve değerlendirebilmek derecesi’dir.
Din; insanı derinden etkilediği için devletlerin ilgi odağındadır. Açık ifadesi ile, Devletin, Dini Kontrol Ederek halkını kontrol edeceğini, düşünmesidir. “Laiklik” kavgasının ana nedeni budur.
Devlet ; sekülerleşme, “Devlet kendi düzeyinde egemen olacaktır; bu, dış dünyaya karşı bir egemenliktir. Ama toplum da devlete karşı egemen olacaktır; ayrıca “yurttaş / birey”, hem devlete, hem de topluma karşı egemen olacaktır. Bütün bu yapıların çiğnenemez haklarının alanı çok iyi tanımlanmış olmalıdır..”(1)
Cumhuriyet; Temsilen yönetmektir. Neyi (gerçekten) temsil ediyorsanız. Elbette, Temsil ettiklerinizin değerleri, beklentileri çizgisinde. Cumhuriyet, temsil yetkisini ele geçirdiğinde terör estirmek değildir.
…
Laiklik; “Laiklik her şeyden önce bir din takıntısıdır ve gerçek bir ayrılığı benimsemek yerine, din üzerine kurallar koyarak onu yönetmek niyetindedir.
-“Laiklik, dinselin konumunu düzenleyen bütün yasalarda ortak bir ilke biçiminde oluşur. “
-“Hukuka göre, laiklik ne bir düşünce biçimi. Ne bir felsefe, hatta ne de bir ilkedir; geçerliliğini yasa koyucunun iradesinden alan yasalar bütünüdür.”
-Laikliğin gerçekliği, doğrudan siyasal niteliklidir.
–“…Sonuç olarak güçlü bir devlet olmadan gerçek laiklik olamaz; siyaset, sekülerleşme sürecinin odağıdır. “(2)
…
Sekülerleşme; “Sekülerleşme (dinden bağımsızlaşma), hiçbir siyasal içeriği olmayan bir toplum fenomeni: Dinsellik insan hayatının merkezi olmaktan çıkınca, hayat pratikleri, insanların dünyaya verdikleri bir anlam olarak dinin ve aşkınlığın iradesine tabi olmayacak.
-Sekülerleşmenin doruk noktası, dinin yumuşak bir geçişle ortadan kalkmasıdır. (3)
…
Ve Türkiye’de Laiklik;
“…Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk’ün görüşü de bu yöndeydi.
-Onun laikliği aşırı militan, hatta açıkça din karşıtıydı.
-Ülkesinde İslam’ın ağırlığından söz edilse bile, bazı kısıtlamalara uğramıştı.
-Nitekim, Atatürk Kilise-Devlet ayrımı gibi bir yola başvurmamış, dinin devlet tarafından denetim altına alınmasını öngörmüştü.
-Türkiye’de imamlar din işlerini yöneten bir kurum olan Diyanet’e bağlıdırlar. Ücretleri Diyanet tarafından ödenir, hatta vaazları bu kurum kaleme alır.
-Günümüzde pek çok Fransız yorumcu, laikliğin bu devletçi uygulamasına özlemle bakıyor. (4)
**
Giriş bölümünü kapatmadan; (*)
-Din anlayışının, “Coğrafya ve kültürle yakın alakası vardır.
-Balkanların farklı bir İslami yorumu, algısı vardır, Ortadoğu, Lübnan ve Çölde (dış dünyaya uzak yerlerde) yaşayanların farklı bir din anlayışı, yorumu vardır.
-Dağda ve Çölde yaşayanların dindarlık anlayışları daha sert olabilmektedir. Sahilde yaşayanların daha farklı tecrübeleri…
…
-Din anlayışında farklı bir durum da, Yorumların dinin kendi yerine konulmasıdır.
-Aslında, Otorite, dinin metni ve Peygamberin söyledikleridir.
-İslam’da, Kuran ve Hadis dışında bir otorite yoktur.
– Bir İslam âlimi otorite değildir.
-Bu nedenle ilk önce neyin otorite olduğu çok iyi belirlenmiş olmalıdır.
…
Suudi Arabistan’da (Devletin) siyasi kanadı Suud, Dini kanadı Muhammed bin Abdülvahhab’ın ailesinin bir araya gelmesi ile oluşmuştur.
-Suudi devleti; Siyasi kanatla, ulema kanadının bir araya gelmesiyle kurulmuş bir devlettir. Ve bir iktidar paylaşımı sözkonusudur.
-Körfez ülkelerinde ulema sınıfının büyük nüfusu vardır.
-Bu, (Siyaset-Ulema) işbirliği; dinin hedefini gerçekleştirmek için mi, yoksa (mevcut durumların) statükoların korunması için mi yapılmaktadır.
-Herhalde (görünen) Dinin hedefledikleri değil, kendi iktidar ve paylaşımları olsa gerek!
…
-İnancı tekeline aldığını düşünen bir Din Alimi, onun adına konuştuğunu zannetmektedir.
-Gerçeğinde, kimse otorite değildir.
-İslam’ı örnek verirsek, ortada yazılı bir metin ve Peygamberin söyledikleri vardır. Otorite, din alimleri değil, (yazılı metin) Kuran’dır
…
– Ortada (Bir Kuran) aynı metin ve aynı Peygamber, (mezhepler arasında bu kadar ortak payda varken), Şii, Sünni ve diğer mezheplerdeki tartışmaların (kavganın) arka planında olan nedir?
– Olan şudur : İşin siyaset tarafında olanların (sınıfların) bu (kavga) ortamında nemalanmaları, nemalanmak istemeleridir.
www.canmehmet.com
Devam edecek…
–İnsanlar, Din (tekeline alanların) üzerinden olduğu gibi, Cumhuriyet ve laiklik üzerinden de mi aldatılmaktadır ?
Resim : Tarafımızdan düzenlenmiştir.
Açıklama ve kaynaklar;
(*) Yazılanların bir kısmı, TRT 1, “07.50-09.00” sabah programındaki konuşmalara aittir.
(1)Türkler ve Kürtler: “Nereden Nereye? MURAT BELGE
(2) İslam’a karşı Laiklik, Olivier Roy, Sahife:19
(3-4) A.g.e