Bu örgüt (bir şirket midir?) hakkında bilgilerimizi yokladığımızda, nerede ise hiçbir şey bilmediğimizi ortaya çıkacaktır. Web sitelerinde de bir şey öğrenmek mümkün değildir. Örğütün kendileri hakkında web sitesinde verdikleri bilgi;
-“…Greenpeace, küçük bir grubun kiraladığı eski bir tekne ile nükleer denemeleri protesto etmek için Alaska’nın kuzeyindeki Amchitka’daki nükleer deneme sahasına gitmeleri ile 1971 yılında Kanada’nın Vancouver şehrinde meydana geldi. Greenpeace’in kurucuları olan bir grup pasifist, ekolojist, gazeteci ve hippinin büyük bir hayali vardı. Aynı düşüncede olan bu ruhlar, kırık dökük bir balıkçı teknesi olan Phyllis Cormack’a Greenpeace bayrağı çekti ve Kuzey kutbuna yakın Amçitka adasına doğru yola çıktı. Amaçları Amerika Birleşik Devletleri donanmasının yaptığı atmosferdeki nükleer denemeleri durdurmaktı. Aslında bu ilk adım, uluslararası bir oluşumun başlangıcıydı. Yeşil ve barış dolu bir tarihin başlangıcı..” ile başlamaktadır..”(*)
…
Batılılar -(İngilizler) gerçekten Çevre ve Barış konusunda hassas, samimi midir?
Yoksa, gelişmekte olan ülkeleri, bu maskeler altında, kendi kamuoylarının baskısı ile engelleyerek, “Güçlü olan haklıdır!” anlayışı ile kendi çıkarlarına uygun her türlü uygulamaya devam mı etmektedirler?
İlk bakışta (Greenpeace örgütünde) ne Büyük Britanya/İngiltere’nin bir adı vardır, ne bir ilgilerinin olduğu.
Bakalım bu konuda,“İngilizler ve Planlar” isimli eserinde Yazar Mehmet Ali Bilgin ne demektedir:
-“Green Peace: Dünyanın tabiat dengesini sağlamaya çalışan ve zaman zaman gelişmekte olan ülkelerin ekonomik yapılarına darbe vurmaya çalışan “Green Peace” (Yeşil Barış) örgütünün merkezi de Exeter Üniversitesi olup burada özel laboratuar kurulmuştur.
Green Peace örgütü elemanlarının hedefleri İngiltere’de tespit edilir ve bu örgüt dünyanın her tarafına yayılmıştır.
Green Peace örgütünün İstanbul Boğazında yaptığı eylemler aslında İstanbul için değildir. Rusların çok büyük tankerlerinin petrol-doğalgaz taşımalarını engellenmesi düşüncesiyle Ruslara deniz taşımacılığında darbe vurulmak istenmiştir. Yani İngiltere’nin rakibi olan Rus ticareti engellenmeye çalışılmıştır.
Her ne kadar büyük tankerlerin boğazdan geçmeleri tehlike arz etmiş olsa da Gren Peace’nin asıl görevi İngiltere lehine Rus deniz taşımacılığına darbe vurmaktı.
Gren Peace’ın İstanbul boğazında yaptığı eylemler ile büyük Rus şilepleri ve tankerlerinin boğazlardan geçişi engellenmişti. Green Peace elemanları dünyanın hiçbir yerinde gerçek manada İngiltere aleyhine oluşacak bir eylem yapamazlar…” (1)
…
Konuya başlamadan, W.SHAKESPEARE’in bir ifadesinden hareket ederek biraz gerilere gidiyoruz.
-“Bütün dünler bugünü aydınlatan fenerlerdir.
…
Çevre ve Çevre Kirliliği
Ortaçağda endüstrileşme Batı Avrupa’da çevreye çok büyük zarar vermişti. Tarlalar ve otlaklar açmak, ve o zamanın başlıca ana hammaddesi olan keresteye sürekli artan gereksinimi karşılayabilmek amacıyla milyonlarca dönümlük orman yok edildi. Ağaç yalnızca evlerde ve fırınlarda yakacak olarak kullanılmakla kalmıyor aynı zamanda Ortaçağ endüstrisinin hemen her kolunun, şu ya da bu biçimde, kaçınılmaz bir öğesini oluşturuyordu. Yapı alanında ağaç, ağaçtan çatılmış evler, su değirmenleri, yel değirmenleri, köprüler, kaleler ve çitlerin yapımında; şarapçılıkta da fıçı ve teknelerin çatılmasında kullanılıyordu. Gemilerin yanı sıra, dokuma tezgâhları gibi Ortaçağ makineleri de ağaçtan yapılıyordu. Dericilerin, urgancılarınsa ağaç kabuğuna gereksinimleri vardı. Cam fabrikalarının fırınlarında da yine odun yakılıyor, demir endüstrisinde odun kömürü kullanılıyor, dolayısıyla da ormanlar tüketiliyordu…
Madencilerin yararlandığı hakların kapsamı gerçekten şaşırtıcı boyutlardaydı. Bunlar maden ocaklarında kullanacakları keresteyi çevredeki ormanlardan özgürce alabildikleri gibi, kerestenin kıt olduğu zamanlarda, fırınlarına yetecek kadar odunu sağlayıncaya dek koru sahibinin korusundaki ağaçları kesmesine bile engel olabiliyorlardı… Kilise avluları, bahçeler, meyve bahçeleri ve anayolların dışında, her yerde maden araması yapabiliyorlardı. Dahası, ırmakların yataklarını değiştirme ve en yakın anayoldan yararlanma gibi haklara da sahiptiler.
Bu bağlamda John de Treeures şöyle yakınmaktadır:
Tam tamına altmış kalay madencisi, buğday, arpa, yulaf, yonca, bezelye ekili ve en az Cornewaille’deki diğer tarlalar kadar verimli Treeures’in demesnesine (beylik tarlasına) girmişlerdir; …” (2)
…
Neticede özellikle Londra o hale gelir ki, “Şehirde adam asacak ağaç… Thames Nehri’nde çevre kirliliğinden zehirlenmeyen tek bir balık kalmamıştır…”
Peki, Batı Avrupa’nın, özellikle Aydınlanma Çağı’nı da geçirdikten sonra insanı ve çevreyi acımasızca sömürü anlayışı değişmiş midir?
Öyle olsaydı, İngiltere, Çin ile, “Afyon Savaşları” yapmaz, Amerikalılar da, bitmiş bir savaş sonucunda Japonların kafasına iki atom bombası atarak insanları ve çevreleri katletmezlerdi.
Devam edecek…
–Greenpeace, katledilmiş bir ormanın ortasında kurulan Koç Üniversitesi’ndeki bahar şenliğinde protesto amacı gütmeden stand kurmuş mudur?
-Greenpeace, Petrolü olmadığı için 50 milyar dolar cari açık veren ülkemizde neden, “Nükleer santral inşaatı başlıyor, Durdurmak için son günler..” demektedir?
–Greenpeace, alternatif sanayicilerin içten içe destekledikleri bir maşa grup mudur?
–Greenpeace, İngiltere aleyhine (sonuç alan) bir çalışması var mıdır? İngiltere’deki 19 Nükleer santralin kapatılması için neler yapmışlardır?
Resim : Görseller web ortamından alınmış ve tarafımızdan düzenlenmiştir.
(*)http://www.greenpeace.org/turkey/tr/about/history/
1) İngilizler ve Planlar -Stratejik Yaklaşımlar Dizisi. Mehmet Ali Bilgin, İskenderiye Basım Yayın. Sahife:54
(2) ORTAÇAĞDA ENDÜSTRİ DEVRİMİ, Jean Gimpel, TÜBÎTAK POPÜLER BİLİM KİTAPLARI, 1996, Sahife; 91