Cumhuriyet yönetimlerinde Halk, dilediğinde Anayasayı değiştirebilir. Buna engel olabilecek bir güç yoktur. Ancak, Halk : Mevcut Anayasa ile özgürlük, hukukun üstünlüğü ile adaletin sağlandığına inanıyor, inanç hürriyetine sahip olduğunu da düşünüyorsa, neden yeni bir Anayasa yapılmasını ve değiştirilmesini istesin? Demek ki, Anayasa değişiklikleri isteği, bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor.
Örnek :
“Türkiye’nin AB’ye üyeliği, mevcut anayasamız ile mümkün değildir…
Çünkü Anayasanın 6’ncı maddesinde ‘Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk milleti, egemenliğini, Anayasa’sının koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasa’dan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz’ denilmektedir. Ancak : ‘Türkiye’nin AET’ye tam üye olarak katılması halinde, Roma Anlaşması’nı ve AET organlarının yapmış olduğu tasarrufları kabul etmesi gerekmektedir. Böyle bir kabul, bazı egemenlik yetkilerinin AET organlarına bırakılmasını, bazı yetkilerin ise katılma ile birlikte, artık katılan devlet tarafından kullanılmamasını zorunlu kılmaktadır.’ ” (1)
* * *
Bu, açık ifadesi ile, “Egemenlik Hakları“nın devredilmesidir.
Bu konuların kamuoyunda tartışılmasını önlemek veya bu konuları tabu haline getirmek, maksatlı değilse, halkın düşünme ve ifade hürriyetine kısıtlama getirmek, yönetime katılmasına engel olmaktır.
Halkın Yönetime Katılması anlamında, kendisini ilgilendiren konularda tartışmaya katılması ile düşüncelerini ifade etmesi neden önemlidir ?
–Ülkemizde ilk “Halk İktidarı”, AKP ile başlamıştır. Nasıl yani? AKP’den önce, Halk iktidarda değil miydi ?
– Sizce yapılan bu darbelerin gerçek sebebi, “Cumhuriyet, Lâiklik” veya benzeri uydurma bahaneler midir ? Yoksa Halkı iktidardan indirmek için yapılan iç – dış kumpaslar mıdır? 15 Temmuz 2016, Batılıların Darbesi de dahil. 28 Şubat 1997’de gerçek darbenin Anadolu Sermayesi’nin yediğini kaç kişi bilmektedir?
– Bu ülkede Rahmetli Erbakan ile ilk halk iktidarı kurulmaya çalışılmış, fakat kendisinin başına gelmeyen kalmamıştır.
* * *
Şimdi biraz gerilere giderek, medyada fazla dillendirilmeyen bu konuların üzerine açalım.
Konu netameli olduğu için, kaynağını peşinen verelim :
Alıntı yapılan eser : “Türk Toplumunda Aydın Sınıfın Anatomisi”. Yazar : Prof. Dr. Orhan TÜRKDOĞAN. Nisan 2014. s.13-14-15.
“…Türk toplum yapısında, özellikle Osmanlı’dan itibaren gözlenen merkez-çevre diyagramı, bu gelenekli Oğuz-Türkmen yapılaşmasının bir ürünüdür. Oğuz merkezi (center), Türkmen ise çevreyi (periferiy) temsil etmek suretiyle, tarihsel bir ayrışımın yolunu açmıştır. Oğuz-Kentli yaşam biçimi, Osmanlı düzeninde zamanla yabancılaşarak, Yabancı Soyluların arenası konumuna dönüşmüş ve böylece, gelenekli Osmanlı toplumuna özgü Merkezi Sınıf asli kimliğini yitirmiştir. Bu açıdan bakıldığında, Türk toplumunun gelenekli yapısal sisteminde yönetici tabaka amalgamasyona uğramıştır. Aydın sınıfın bu toplumsal metabolizmasında Osmanlı’dan günümüze değin Patrimonial kimliğini sürdüren etkileşimleri üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir toplumsal trajedidir. Böylece, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet, bu azınlık grupların en tepede yaşantılarıyla aydın sınıfın egemenliği altına girmiştir. Bu oluşumu, kendisi de İbrani kökenli olan Ilgaz Zorlu tüm ayrıntılarıyla kamu oyuna sunmaktadır.
Nitekim, bir zamanlar Sabatay kökenli olduğunu ileri süren, ancak son günlerde asli kökenine dönüş kapmış olan İbrani profilinin temsilcisi Ilgaz Zorlu’nun bu görüşleri, Türk toplumunun anatomisine açıklık kazandırması bakımında kayda değer. Bir duruşma döneminde, Adliye’de (Ilgaz) Zorlu, savunmasını yürütürken bakınız aydın sınıfın profillerine nasıl değiniyordu: ‘………… asıl isminin ‘……..’ ve Sabetaist olduğunu vurgulamak isterim.’
Benzer şekilde Ilgaz, gazeteci …………… eşi …………..için de Sabetaist asıllı açıklamasını yapıyor. Yine Zorlu ya göre : Türk Masonlarının büyük çoğunluğu Sabetaistlerin ‘Kapani’ kolundan geliyor. ……………. başta olmak üzere, Türkiye’de seçilen Cumhurbaşkanlarının önemli bir kısmı da Sabetaisttir. Türkiye’de ‘islâm inancını’ baskı altına alarak devre dışı bırakmayı amaçlayan ‘katı laiklik’ söylemleri ve ‘ATATÜRKÇÜLÜĞÜN DÎNE KARŞIYMIŞ GİBİ GÖSTERİLMESİNDE’ Sabetaistlerin önemli yönlendirmesi vardır. Türkiye’de ordu kumandanlarından önemli bir kısmı da Sabetaist inancına bağlı. İstanbul’da Sabetaistler için Bülbülderesi mezarlığı var. Ve ilginç yazılar, görüntüler yer alıyor’.
Ilgaz Zorlu, bu açıklamalarından dolayı mahkemede yargılanmış ve savunmasını ayrıntılı olarak sürdürmüştür.
Türkiye’de, binlerce Sabetay inancın(a sahip olanlar)dan, İbrani dinine mahkeme kararı ile geçen tek şahıs da yine Ilgaz Zorlu’dur. Aşağıda Ilgaz Zorlu’nun 2000 yılında mahkemeye yansıyan duruşmada, Türkiye deki Gizli Sabetaistlerin aktivitizmini belirten mahkeme savunması, yine aynı şekilde Aydın Sınıfın Anatomisi’ni belirlemesi açısından dikkat çekici olsa gerek :
‘…Ben sayın……………… hakaret etmedim. Ben sadece kamuoyunda meydana gelen ve ……. Gazetesi yazarı ……………….. ile ………………………….. arasında vuku bulan Sabetaycılık tartışmalarında, milletimizin gerçekleri görmesi için açıklanması şart olan bazı gerçekleri açıkladım. Bu konunun en iyi anlaşılabilmesi için; meydana gelen olayların tarihi sürecinin tam olarak bilinmesi gerekmektedir.
Bu da özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sabetaycı cemaatin resmi adayı olan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı sayın ……………………….etrafında dönen tartışmalar sonucunda kendisinin seçilememesi üzerine, bu Cemaate mensup olan kişilerin başlattıkları bir kampanyanın neticesidir. Bu sebeple hiçbir hakaret isnadı olmayan ve tamamen bana ait olan ifadelerin açıklanmasını savunmamda yapacağım. Yalnız dava öncesinde bir kuşkumu dile getirmek isterim: Kendisi de Sabetaycı kökenli olan sayın ………………………. 1970’ü yıllardan itibaren kurduğu ve bugün Türkiye Devleti’nin hükümetinde bulunan bu siyasi ekibin, dikkatle incelenmesi gerekmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni bir başka ülkenin mandası altına sokma fikrinde olan bu kişiler : ……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………….Türkiye’ye geldiğinde, basında da yeraldığı şekilde istanbul’da Sayın …………. uzun uzun görüşmeler yapmış, sayın ……………….. evinde misafir olmuş ve ekte fotoğrafları verilen Ş… T… Vakfı Genel Kurulu üyeleriyle de muhtelif ilişkiler kurmuştur…
…keza bu ülkede: “Ben Sabetaycıyım, Baskı Görüyorum” sözlerini ABD’de bir gazetede açıklayan ve Türkiye’de günlerce …………………………………….gibi bölücü sabetaycılara hiçbir şey yapılamamıştır. Eğer bu sözleri bir Kürt asıllı ya da Ermeni asıllı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı söyleseydi, D.G.M. Savcıları bu kişiler aleyhinde davalar açmazlar mıydı ? Aralarında …………………………………………………………………Türkiye’nin yönetim kademelerine gelmiş kişilerin bulunduğu bu cemaate mensup olan kişiler, Türkiye Devleti’nde, devlete anayasanın üstünde muamele görmektedirler. Bu husus Türkiye’de azınlıklara baskı olduğunu sık sık tekrarlayan Avrupa memleketleri karşısında, mutlaka ve mutlaka bilinmesi gereken bir husustur” (2)
* * *
Yukarıdaki açıklamalara bir ilave gerekli midir ? Değildir. Bir husus hariç…
Adnan Menderes, İzmir Amerikan Koleji’nden mezundur.
Bülent ve Rahşan Ecevit, İstanbul Amerikan Robert Koleji’nden. Tansu Çiller ve İsmail Cem İpekçi de aynı şekilde.
Misyoner Cyrus Hamlin’in kurduğu Robert Koleji mezunlarına, ünlü “Türkçü!” Halide Edip Adıvar’ı da ilave edelim.
…
Sonsöz:
“Hiç kimse, görmek istemeyen biri kadar kör, duymak istemeyen biri kadar sağır değildir.”
Resim: Tarafımızdan hazırlanmıştır.
Kaynaklar :
(1) Daha fazlası için bakınız : Prof. Dr. Rıdvan Karluk. Anadolu Üniversitesi, İktisat Fakültesi, 13 Ekim 2014. http://akademikperspektif.com/2014/10/13/avrupa-birligi-uyelik-surecinde-egemenlik-devri-ve-yeni-anayasa/
(2) Türk Toplumunda Aydın Sınıfın Anatomisi. Prof. Dr. Orhan TÜRKDOĞAN. Nisan 2014. s.13-14-15.