Akıl ve Sevgi Tercihinde, Akıl Neden Her Seferinde Aşka Yenilmektedir? (2)

Karşılaştığımız binlerce erkek ve kadın arasından; neden onu değil de, bunu seçeriz ?  Bu konuda belirleyici olan nedir ?

Bir çiçekçiye ne zaman gideriz ? Herhalde bir çiçeğe ihtiyaç duyduğumuzda…

İlk gençlik çağlarımızın sonuna geldiğimizde, “Aşka hazır (!)” hale geliriz.

Önceden “şahsileşmemiş (olan) arzular (!)” yerlerini, bizi denizin ortasına sürükleyen güçlü rüzgarlara (duygulara) bırakmıştır.

Denizin ortasına sürüklenme süresince, kafamızda beklentilerimize göre ve hayalimizde şekillendirdiğimiz bir eş’e; ama’sız, şartsız, önyargısız bağlanmaya hazırız !

Gerçeğinde,

Ne “Aşkın gözü kördür

Ne de “Gönül ferman dinlemez!”

Lütfen! Erken veya ileriki dönemlerde, çeşitli ortamlarda ve çeşitli giysilerle çektirdiğiniz resimlerinize dikkatlice bakınız. Kafamızda sadece eşimize değil, kendimize de ait  -olmasını, olmak istediğimiz, dilediğimiz- bir imaj vardır. (Bu, konumuzla ilgili olmadığı için oraya girmiyoruz.)

Şimdi, endişe içerisinde bir sevgiliyi bekler, ararken; kafamızda şekillendirdiğimiz (imajda olan) “sevgili”, bir yerde ve bir anda gözümüze çarpar ve yıldırım çarpmışa döneriz.

Bu tesadüf, taraflarını ya evliliğe götürecek, ya da (ileride) çıkacak olan anlaşmazlıklar ile kin ve nefrete dönüşecektir.

Gençler, kafalarında oluşturdukları imaja, “ilk görüşte aşk (!)” la, yıldırım çarpmışa döndüklerinden; bir süre sonra (karşılarındakinden) uzaklaşmalarının altındaki sebep; buldukları ile, (hayatlarının aşkı olması gerekenin -!-) kafalarındaki imajın örtüşmemesi ve beklentilerine cevap verememesidir.

Bu noktada, “aşkın gözü kördür” iddiası, yerini; “seni tanıdığım güne …..   ….. !” ifadesine bırakacaktır.

İki sonuca ulaşanlar da aynı insanlar ve aynı akla sahip olanlardır.

Sevgi, iradeye yenik mi düşmekte veya kendisini bilerek aldatmakta mıdır ?

İnsan, kusurlarının görülmemesini kendi adına bir zafer olarak görmekte ve bu, (kusurlar) görüldüğünde, aslına dönmektedir.

“Hiçbir kaydı hesaba almaksızın, -birine- hayranlık duymak büyük bir mutluluktur. Sevilen birinin hem ruhuna, hem vücuduna hayranlık duyarak aşık olmak, hiç kuşkusuz büyük zevkler verir.”

Ancak, (doyumsuz) insan ne duracağı yeri, ne de doyacağı noktayı bilmektedir.

Eğer, akıl rehberi değilse!

Geçen bölümden kaldığımız yerden devamla :

Çocuk eğitiminde “Gör, Uygula ve Anla” anlayışını uygulayan ailelerin çocukları, hem öğrenimlerin hem de yaşamlarında başarılı olurlar.

“Aklın iki vazifesi veya işlevi vardır : Birinci vazifesi, anlamak; ikinci görevi müstakilen hüküm vermek, bilinenden bilinmeyeni elde ve tahlil etmektir.” 

Aristoteles’ten beri felsefecilerin de kabul ettikleri (akıl ile ilgili) manâlar(ın) birincisi (olan) akıl, insanda mevcut olan bir kuvvedir (düşünce, kapasite, niyet). Bu, insanda doğuşta bulunur. İnsanın ruhunda (nefsinde) bulunan bu kuvve, varlıkların sıfatlarını; iyi ve kötü, güzel ve çirkin, eksik ve tam olarak kavradığı gibi, şeylerin hakikat ve mahiyetlerini de anlayan ve birbirinden ayıran bir cevherdir. 

Aklın ikinci manası; işleyen, fiil halinde olan aklın elde ettiği bilgiler, yaptığı deneyler ve kazandığı izlenimlerden ilkeler ve hükümler koyması ve bunları yapmasını meleke ve maharet hâline getirmesidir. Akılsızlıkla itham edilen ve yerilen insanların yerilmeleri kuvve (Canmehmet notu: düşünce, ham, üzerinde çalışılmamış) hâlindeki akla sahip olmadıklarından değil, akıllarını çalıştırmayıp kullanmadıklarından ve aklın ilkelerine uymadıklarından dolayıdır. Sanki akılları yokmuş gibi. 

– Kur’an-ı Kerim, aklın çalışmasına ve çalıştırılmasına büyük önem vermektedir.

– İnsanı insan yapan akıldır. Kur’an, aklın anlayışına ve düşünmesine seslendiği için; Kur’an, Kur ’anlığını aklı desteklemesinden almaktadır.

Sonsöz :

 Aklın özelliği, sonu(nu) görmektir. Sonu görmeyen akıl ise (senin) nefsindir.

Aşkın gözü kör değildir. Gözünü kapatanlar kör değil, sadece görmek istemeyenlerdir. Kimse görmek istemeyen birisi kadar kör, duymak istemeyen birisi kadar sağır değildir.”

Aşk; insanın körlüğünü değil, insan yanını güçlendirir. İnsanı yaşama bağlayan her ne varsa, içerisinde mutlaka aşk vardır.

Aşk; bir açlık giderici değil, yücelticidir

Aşk; baktığınız (şey) değil, baktığınızda ne gördüğünüzdür.

www.canmehmet.com

Resim: görseller web ortamından alınmış, tarafımızdan düzenlenmiştir.

Kaynaklar için lütfen birinci bölüme bakınız.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*