2023’de Seçim Değil, Sömürgelerin Medeniyetler Savaşına Şahit Olacağız. (2)

Başlığın gerekçesi: 15 Temmuz Darbe Girişiminde rol alan “Eski CIA Danışmanı” Henri J. Barkey tarafından önsözü yazılan makalede çok açık bir şekilde ifade edilmektedir.

ABD ve Avrupa Birliği’nin: Neden 2023 seçimlerine hayati değerde önem verdiklerini, ABD Başkanı Biden’ın: Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan’a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz (*) ifadesinin mutfağını görmek için öncelikle Emperyalist Ülkelerin siyaseti ile günümüzdeki “Modern Dünya/Modern İnsan” tanımları açılmalıdır.

Emperyalist Batı’nın (ABD’nin): Kimi STK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları) üzerinden seslendirdiği, “Demokrasi, Özgürlük, İnsan Hakları!” ifadelerini duyduğunuzda tüyleriniz diken diken olmalıdır. İlk bölümü okuyanların; neden böyle bir ifade kullandığımızı, Faruk Hazar’ın, “Ben Basralı Ömer şiirindeki harikulade yorumu ile görmüşlerdir.

Aşağıdaki makalede anlamını bulacak olan Amerikan Siyasetini, yetkililerinin itiraflarından okuyalım:

1) Amerikalılar bize uzun süredir ısrarla “IMF/DÜNYA BANKASINDAN Kredi alın” derler. Peki, neden?

Nedenini Dünya Bankasının (ve IMF’nin) kurucu fikir babası, Harry Dexter White tatlı tatlı anlatıyor!

– Görevimiz: Küresel “Global finansal düzeni takip etmek, ödeme planları gibi konularda denetim ve organizasyon yapmak, aynı zamanda teknik ve finansal destek sağlamak, milletlerarası ekonomik meselelerle uğraşmak…”

-Oysa görünürdeki tanımın aksine IMF’nin gerçeği : “…kullanılan gücün askeri ve politik yerine finansal olması dışında, uluslararası işbirliği ruhundan ziyade, bir güç politikası operasyonunu yansıtıyor…” Kurucu baba (!), ne demektedir ? Diğer milletlerin -hedefteki sömürgelerin- haklarından, silah ve diplomasi (yoluyla zorlamak) yerine, para ile gelelim.

2) Yıl, 1898 : senatör Albert J. Beveridge  gelecekteki Amerika’yı anlatıyor:

“Dünya ticareti bizim olmalı, olacaktır ve bunu elde edeceğiz de. Denizleri bizim ticaret gemilerimizle kuşatacağız, büyüklüğümüze yakışır bir filo inşa edeceğiz. Kendi kendilerini yöneten, bizim sancağımızı taşıyan ve bizim için çalışan büyük sömürgeler, ticaret yollarımız boyunca yan yana dizilecektir. Kuruluşlarımız, ticaretimizin kanatları üzerinde sancağımızı dalgalandıracaktır. Ve Amerikan hukuku, Amerikan düzeni, Amerikan medeniyeti ve bayrağıyla, bugüne kadar kan revan içinde olan ama artık Tanrı sayesinde yakında ışıl ışıl olacak kıyılara ayak basacağız.” (“BATI TERÖRÜ”, Roger Garaudy. s.83.)

3)Yıl, 1945: ABD başkanı Truman hayalindeki Amerika’yı tanımlıyor:

“Öyle bir zaman gelecek ki… Birleşik Devletler’in ihtiyaç duyduğu pek çok şeyi dışarıdan elde etmemiz gerekecek. Labrador’a ve Liberya’ya gidip, çelik fabrikalarımızın iyi işlemesi için gerekli madeni almalıyız. Bakırımızı dışardan getirtmeliyiz. Arizona’da ve Utah’ta var ama Şili’ninkinden vazgeçemeyiz. Bolivya’da kalay, Endonezya’da kauçuk vardır tabii. Dünyanın diğer kısımlarında ihtiyacımız olan şeylerin bütün listesini de çıkarabilirim. Bu ülkeler, oligarşik hükümetlerin aracılığıyla ya da doğrudan alttan idareyle Washington’a elverişli, Amerikan şirketlerinin yoğun olarak yerleştiği, Amerikan finansının ulusal ekonomiyi az çok gizli bir şekilde denetlediği ülkelerdir.”  (“BATI TERÖRÜ”, Roger Garaudy)

4)Yıl, 1950 : Birleşik Devletlerin siyasi çizgisini belirleyen belgeyi Georges Kennan açıklıyor:

“Dünya zenginliğinin % 50’sine, ama nüfusunun ise yalnızca % 6,3’üne sahibiz. Bu durumda kıskançlık ve hınç duygularına maruz kalmamız kaçınılmazdır. Gerçek görevimiz, gelecek dönem için ulusal güvenliğimizi tehlikeye atmadan, bu eşitsizlik durumunu koruyacak bir ilişkiler sistemini geliştirmektir. Bunu gerçekleştirmek için her türlü duygusallıktan kurtulacağız ve ayakta düş kurmayı bırakacağız. Günümüzde, dünya ölçeğinde huzur sağlama lüksüne sahip değiliz. Artık insan hakları, yaşam düzeyini yükseltme ve demokratikleştirme gibi belirsiz ve gerçekleştirilemez hedeflerden bahsetmeyi bırakmalıyız. ‘Güç ilişkileri’ deyimiyle, açıkça eyleme geçmek zorunda kalacağımız günler çok uzak değildir. İdealist sloganlarla ne kadar az rahatsız edilirsek o kadar iyi olur.” (“BATI TERÖRÜ”, Roger Garaudy)

Yukarıdaki siyasetin getirdiği dünyaya ve maddeleştirilen İnsanına, insanlığa bir bakalım.

**

TÜKETİM TOPLUMU : MODERN İNSAN, MODERNİZM, HAYVANSEVERLİK…

İnsan, kimin yanındadır?  İnsanın mı, (Yoksa eksikleri için) Hayvanın mı?

“Modern İnsan!”:Gerçeğinde “Hayvansever!” midir, “İnsan sever” mi?

– Dünya genelinde: “kedi-köpek maması/bakımı” için yaklaşık 254 MİLYAR USD (Ülkemizde, 3 MİLYAR USD); Parfüme, 15 MİLYAR USD, Makyaj Malzemelerine ise 18 MİLYAR USD harcanmaktadır.

– Bunlara karşılık: Tüm Afrika Kıtası’nın gıda ve eğitim vb. temel ihtiyaçlarını karşılanmasının bedeli sadece 30 MİLYAR USD’dir.

– 5 MİLYAR USD ile tüm dünyada Okur-Yazarlık sağlanabilindiği gibi; dünyadaki tüm çocuklar, 1,3 MİLYAR USD ile (çeşitli hastalıklara karşı) aşılanabilmektedir. (1)

Modern –Batılı– İnsan: İnsanı, çevreyi mi, yoksa kişisel çıkarını mı düşünmektedir?

Dağılan Sovyetler Birliği’nin son devlet Başkanı Gorbaçov, “öğrendiklerim bende kalmasın” anlayışı ile paylaşmaktadır:

-“Soğuk savaş döneminin bitmesiyle, gelişmiş ülkelerin silahlanma yarışı için harcadıkları dev paraların, kısmen de olsa, dünyadaki fakirliğin ortadan kaldırılması amacıyla kullanılacağını sanıyordum….Hristiyan değerler üzerine inşa edilmiş medeniyetler, dünya üzerindeki 800 milyon insanın aç, bir milyardan fazla insanın içecek sudan mahrum kalması, 2 milyardan fazla insanın elektrik şebekesiyle henüz tanışmamış olması ve dünya nüfusunun yarısı olan 3 milyar insanın da temel ihtiyaç maddelerinden yoksun durumda bulunmasına asla tepkisiz kalmazlar ve içlerine sindiremezlerdi…” (**)

Peki, sindirenler: “Hayvanseverler, Hukukun Üstünlüğüne inananlar, Demokrasi Aşıkları, Özgürlük Şampiyonları (kendine) zenginler değil midir?

-Dünya genelinde (2020 yılı yaklaşık) satılan alkollü içecek toplam tutarı: 1,6 TRİLYON USD.(1600 milyar USD.); Dünya genelinde satılan Uyuşturucu – Antidepresan vb. toplam tutarı: 400 MİLYAR USD. İfadesi ile bunlara: Dünyadaki silah satışının (2022 Yılı) yaklaşık 400 milyar USD. Olduğunu da ekleyelim.

Modern İnsan!”:  “Sahte mutluluk” için, 2 TRİLYON ( 2000 Milyar Dolar) Usd; insanları öldürmek için silahlara da 400 milyar dolar  parayı harcamasına karşılık, bunların; 80’de birini (30 Milyar USD), Asırlardır kanatırcasına sömürdüğü, köleleştirdiği  Afrika Kıtasında yaşayan insanların, insanca yaşamasına ayırmamaktadır.

Soru: İnsanlar güçlendikçe/zenginleştikçe, paylaşmak yerine -içerisindeki insanın, insan tarafını- öldürmekte midir? Antik Yunan -Batı- Medeniyeti, takipçilerine bunları mı öğütlemektedir?

Yukarıda anlatılanlar ışığında başlıktaki konuya dönersek:

Ülkemizdeki 2023 Seçimleri neden Amerika/Batı için hayati önemli sahiptir?

Bunun cevabı, Amerikan -istihbarat- menşeili, Sivil Toplum Kuruluşu görünümlü, FDD(2) gözü ve analizleri ile aşağıda aktarılmaktadır.

Makalenin önsözü, İlginçtir! “15 Temmuz Darbe Girişiminde rol alan”, ve dahil olduğu da mahkeme kararları ile teyit edilen “Eski CIA Danışmanı” Henri J. Barkey(3) tarafından yazılmıştır.

Yazar: Sinan Ciddi(4)

“….Türkiye, 1952’den beri NATO üyesidir,..giderek Batı karşıtı bir dış politika izlemektedir. Türkiye cumhurbaşkanı (Erdoğan), Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile arkadaş oldu ve Moskova’dan gelişmiş hava savunma sistemleri satın aldı. ABD ve Avrupa vatandaşlarını asılsız suçlamalarla Türkiye hapishanelerinde tuttu…

Erdoğan bir zamanlar Batı’nın Türkiye’nin demokrasisini derinleştirme umutlarını somutlaştırmıştı… 1980’lerden bu yana herhangi bir partiden daha fazla, toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir seçim ittifakı kurdu… Ekonomi hızla büyüdü. Hükümet, Uluslararası Para Fonu (IMF) istikrar planını izledi, finans ve bankacılık sektörü reformlarını uyguladı, altyapıya yatırım yaptı, sağlık ve eğitimde iyileştirmeler yaptı ve enflasyonu düşürdü…

…Sürgündeki din adamı Fethullah Gülen’in takipçilerinin Temmuz 2016’da başarısız bir darbe girişimi başlatmasının ardından otokratik yönetime geçiş keskin bir şekilde hızlandı…Washington’un Pensilvanya merkezli Gülen’i iade etmeyi reddetmesi nedeniyle ABD’yi “darbecilerin yanında yer almakla”, hatta “arkasındaki üstün istihbarat” olarak hizmet etmekle suçladı.

Birleşik olmayan bir muhalefet

Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu.– CHP),…ittifak içindeki açık ara en büyük partidir; 2018’de halk oylarının yüzde 22’sini kazandı. 73 yaşındaki Kılıçdaroğlu,…ittifakın diğer liderlerinin desteğine sahip görünüyor, ancak eleştirmenler onun çok yaşlı, renksiz ve karizmatik olmadığını ve Erdoğan’a karşı önemli bir zafer kazanmadan muhalefet lideri olarak çok fazla zaman geçirdiğini söylüyor…

CHP,… “halk partisi” olduğunu söylüyor, ancak elitizm ve halkla bağını koparmakla ilgili bir üne sahip.

Yeni Başkanı Neler Bekliyor

…Erdoğan’ın savcıları ve yargıçları, hayırsever ve insan hakları aktivisti Osman Kavala davasında olduğu gibi, yüksek profilli eleştirmenleri uydurma suçlamalarla hedef almaya devam ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına karar verdi, ancak Türk mahkemeleri yanıt vermedi. Türkiye’nin yeni liderlerinin önündeki görev, yargı ve diğer işbirliği yapılan kurumlara yeniden kadro vermek olacaktır. 

Ekonomi

Tahminen 84 milyar dolarlık hasara neden olan son doğal afetten önce bile, Türkiye ekonomisi son yıllarda Erdoğan döneminde büyük zarar gördü…Tahminler, Türkiye ekonomisini istikrara kavuşturmanın IMF ve banka tarihindeki en büyük sermaye akışını gerektireceğini gösteriyor. İyileşmeyi desteklemek için, yeni bir cumhurbaşkanının Türkiye’nin uluslararası toplumun güvenini yeniden kazanmasına yardım etmesi gerekecek. 2001 yılında Bülent Ecevit hükümeti, Türkiye ekonomisini yeniden inşa etmesi için Dünya Bankası ekonomisti Kemal Derviş’i işe aldı. Yeni bir başkan, şeffaflık ve hesap verebilirliği vurgularken benzer şekilde saygı duyulan bir kişiyi işe alabilir…”

Bu noktada kısa bir ara veriyor ve Ecevit’in (IMF/Kemal Derviş) ile ilgili bir anısını aktarıyoruz:

“…Ecevit’in 12 yıl saklı tutulan anılarından (Ecevit):  “Kemal Derviş şeytani hesaplar içerisindeydi” Ecevit’in Derviş’le ilgili hayal kırıklığı kitaba yansıyanın çok ötesindeydi. Bizzat kendisi istemişti gelmesini. Ancak Derviş, ‘ekonomiden sorumlu’ olduğu halde, ekonominin toparlanmaya başladığı bir dönemde ‘erken seçim’ istedi. ABD’ye gidip 12 gün boyunca Başbakan’ın telefonuna çıkmadı. Döndükten sonra Ecevit’le baş başa görüşerek istifa etmesinin yararlı olacağını söyleyecek kadar ileri gitti. Bu cüret Ecevit’i çok kızdırdı. Derviş’in partisini bölmede itici güç olduğunu görmüştü. İhanete uğradığını düşünüyordu.” (***)

Kaldığımız yerden devamla:

“Yeni Bir Başkanın Batı Kanadına Dönmesi

… Kişisel nitelikler yeni cumhurbaşkanının dış politikasını da şekillendirecek, ancak İmamoğlu, Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı’nın kendisi, Türkiye’nin dünyadaki yeri konusundaki vizyonları şöyle dursun, dış politikayı nasıl ele alacaklarını bile net olarak ortaya koymadı. CHP’nin Atatürk’ün partisi olarak tarihi, Batı yanlısı olduğu varsayımlarını çağrıştırıyor,…Üstelik Batı karşıtlığı Türk seçmeninde yankı buluyor…

TÜRKİYE, SURİYE, RUSYA VE BATI

Suriye’deki çatışma, Ankara ile Moskova’yı birbirine yaklaştırırken,…Erdoğan, hem Ankara’nın hem de Washington’un terör örgütü olarak gördüğü PKK’nın bir kolu olan Suriye Kürt Halkı Koruma Güçlerinin (YPG) alçaltılmasına veya ortadan kaldırılmasına vurgu yaptı. YPG, Washington’un yönlendirmesiyle, ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyonun kara kuvvetleri bileşeni olan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu Ankara’yı çileden çıkardı. Görünüşe göre Erdoğan, NATO kural ve normlarını ihlal ederek, Rus yapımı S-400 hava savunma sistemini satın alma tehdidinde bulunarak Washington’u YPG’ye destek vermeyi bırakmaya zorlayabileceğine inanıyordu. Ancak – Washington, YPG ile bağını koparmayı reddetti. Erdoğan S-400 alımına devam ettiğinde, Amerika Birleşik Devletleri, Amerika’nın Düşmanlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında sınırlı bir silah ambargosu uyguladı ve Türkiye’yi F-35 avcı programından çıkardı… 

…İSRAİL VE DOĞU AKDENİZ

…Erdoğan ayrıca Doğu Akdeniz’de gerilimi tırmandırdı. Önceki güvenlik ve ekonomik hedefleri ilerletme politikasının aksine Erdoğan, tartışmalı sularda hidrokarbon aramak için Türk sondaj gemilerini göndererek komşularının egemenliğini ihlal etti. Ankara, komşularının münhasır ekonomik bölgelerini (MEB’ler) tanımayı reddediyor, hatta Türkiye Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’a ilhak etmekle tehdit ediyor…

Türk seçmenler Erdoğan’ın Akdeniz’deki saldırgan tutumunu destekliyor çünkü Ege adaları üzerindeki egemenliğin bir asır önce Osmanlı İmparatorluğu’ndan Yunanistan’a geçmesine hâlâ içerliyorlar. Bu tür tarihi şikayetlerin ele alınması kolay değildir. Ayrıca Türkiye, adaların karasularını kıyıdan 12 deniz mili mesafeye kadar genişleten uluslararası hukuk içtihatlarına karşı çıkıyor çünkü bu, Türk yetkililere göre Ege Denizi’ni bir “Yunan gölü”ne dönüştürecektir…

SOĞUK SAVAŞ SONRASI KARIŞIKLIK

Gerçekten de, Biden yönetimi ilk yılını çoğunlukla Türkiye’yi görmezden gelerek geçirdi, çünkü uzlaşmaz bir Erdoğan’la angajman yapmayı zaman kaybı olarak gördü ve çok az ortak çıkar peşinde koştu…Biden ekibi, Türkiye’nin S-400 füzelerini Ukrayna’ya devretmesi durumunda NATO ile bağlarını düzelteceği ve Kongre ile iyi niyet yaratacağı fikrini sessizce dile getirdi. Kongre daha sonra CAATSA yaptırımlarını kaldırabilir ve Türk Hava Kuvvetlerinin F-16 savaş uçağının en son sürümünü ve mevcut filosu için yükseltme kitlerini edinmesine izin verebilir. Ama plan suya düştü. Erdoğan muhtemelen Moskova ile iyi ilişkilerin daha değerli olduğu sonucuna vardı. Halefleri, Putin’e bağımlı olmayı tercih etmeseler bile benzer bir hesapla karşı karşıya kalabilirler. Bununla birlikte, yeni bir cumhurbaşkanı, önemli ölçüde bozulan ikili ilişkilerin tonunu yeniden ayarlama gücüne sahip olacaktır. Şu anda Türkiye’yi ABD’nin sadık bir müttefiki olarak yeniden konumlandırmak mümkün olmasa da, yeni bir başkan Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştıracak, Türkiye’yi S-400’lerden çıkarmak, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini derhal onaylamak gibi politikaları hemen benimseyebilir….

Sonuç (ve tavsiyeler

Millet İttifakı, önümüzdeki seçimleri kazanması halinde “güçlendirilmiş bir parlamenter sistemi” yeniden kurma sözü verdi… Türkiye’nin parlamenter sistemi, demokrasinin parlak bir örneği olmasa da, yine de, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ortadan kaldırdığı, yıllar içinde bir denge ve kontrol sistemi kurdu… Güçlendirilmiş bir parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığını, hukukun üstünlüğünü ve bir kişinin hakimiyet kurmasını önlemek için demokratik güvenceleri vurgulamalıdır…

Millet İttifakı, içinde bulunduğu şartların vehametini tam olarak kavramalı ve Türkiye’nin demokrasisini ve ekonomisini yeniden inşa etmeye odaklanmalıdır. İkincisinin gerçekleşmesi için, güvenilir bir ekonomik yönetim ekibi mutlak bir minimum gerekliliktir. 2001 mali krizinin ardından Kemal Derviş gibi, ekonomi politikasına öncülük etmek üzere atananlara, IMF ve Dünya Bankası da dahil olmak üzere uluslararası finans kuruluşlarıyla anlaşmalar yapmak gibi zor kararlar alabilmeleri için geniş yetkiler ve bağımsızlık verilmelidir. Ekonomik cephedeki başarı, yeni hükümetin halk desteği ve uzun ömürlülüğü için çok önemli olacak.

…ABD’li politika yapıcıların Türkiye’de demokratik bir sonucu en iyi nasıl destekleyebileceklerine karar vermeleri zor olacak, ancak altı genel ilkeyi dikkate almaları gerekiyor:

-Özgür ve adil bir seçim sürecini savunun . ABD, bir adayı kayırmadan seçim bütünlüğü ve hukukun üstünlüğü adına konuşmalıdır. Erdoğan’ın müttefikleri ABD’yi seçimlere karışmakla suçlayacak… 

-Cömert afet yardımı sağlayın . Türkiye’nin art arda meydana gelen depremlerin yol açtığı hasarın üstesinden gelmek için hatırı sayılır bir yardıma ihtiyacı olacak ve ABD, ulusal hükümetlere ve uluslararası kurumlara adım atmaları için dilekçe vererek yardım çabalarına öncülük etmelidir… Türkiye, müttefiklerinin, özellikle de Batılıların desteğine sahip olduğunu görmelidir,…

Cezai tedbirlerden uzak durun . Erdoğan’ın Batı karşıtı politikaları seçimden önce değişmeyecek. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğini engellemeye devam ediyor. Doğu Akdeniz’deki gerilimi tırmandırıyor, Suriye’deki ABD ortaklarına saldırıyor ve Hamas temsilcilerini ağırlıyor. Yine de, muhtemelen yaptırımlar biçimindeki yeni cezai önlemler, Erdoğan’ın davranışını etkilemeden, Millet İttifakı’nın Washington’a yönelik görüşlerini sertleştirebilir. Aynı zamanda Erdoğan’a F-16’lar satarak veya başka tavizler vererek ödüllendirmenin de bir anlamı yok. Bu tür hamleler, onun yeniden seçilmesinden başka bir işe yaramayacaktır.

-Seçimden sonra Rusya’ya hitap edin. Muhalefet galip gelirse, ABD, Ukrayna’daki savaşın genişleyen etkisi ve Türkiye’nin oynayabileceği hayati rol göz önüne alındığında, Rusya’ya karşı daha güçlü bir pozisyon alma konusundaki çıkarlarını değerlendirmek için Türkiye’nin yeni liderliğinin nabzını tutmalıdır. Ankara’yı teşvik etmek için Beyaz Saray ve Kongre, yeni hükümetin doğru yönde hareket etmesi halinde Türkiye’ye yönelik yaptırımları geri almak için bir yol haritası hazırlamalı. Böyle bir yol haritası, Ankara’ya Rus yapımı S-400’lerden vazgeçerek tam olarak ne kazanacağına dair net bir gösterge sağlamalıdır.

-Bir ekonomik kurtarma paketi hazırlayın. Türkiye ekonomisi depremlerden çok önce büyük bir IMF kurtarma paketine ihtiyaç duyuyordu. Kurtarma paketi, Avrupa finansal istikrarı için hayati önem taşıyan Türkiye’nin istikrarını sağlamak için kritik öneme sahip olacak. Türkiye mevcut borç yükümlülüklerini yerine getiremezse, mali dalgalanmalar bölgeye ve ötesine yayılabilir. ABD ve AB, IMF, Dünya Bankası ve diğer çok taraflı kurumları, Türkiye’de yeni liderliğin devralması durumunda harekete geçmeye hazırlamalı. Elbette, Türkiye’nin kredi almaya uygunluğu, hükümet harcamalarının katı şeffaflığına ve gözetimine bağlı olmalıdır.

-AB’yi teşvikler hazırlamaya teşvik edin… Şu anda Türkiye, tarım ürünlerinin çoğunu Avrupa’ya ihraç edemiyor. Yenilenen bir anlaşmaya tarımın dahil edilmesi, Türkiye için yeni bir pazar açabilir ve şu anda büyük miktarlarda Türk tarım ihracatının satıldığı Rusya’ya olan bağımlılığını azaltabilir. Son olarak, eğer Ankara Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına saygı göstermeye ve hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmek için doğrulanabilir başka önlemler almaya hazırsa,

Hem insan kaynaklı hem de doğal afetlerin ardından 2023 seçimleri, Türk seçmenine ülkenin otoriter rejime kaymasını durdurmak için benzeri görülmemiş bir fırsat sunuyor. Ancak işin zor kısmı sandıklar açıldıktan sonra gelecek. Türkiye’nin ciddi bir hükümet ve ekonomik reforma ihtiyacı var. Bu süreç başladığında, özellikle zorlu bir ortakla yıllarca süren çalkantılı bağların ardından Washington, diğer Batılı müttefiklerin yardımıyla yolu göstermeye hazır olmalıdır…”(4)

**

FDD/ https://www.fdd.org/about-fdd/ sitesinde yayınlanan makalede özetle neler vurgulanmaktadır ?

-“Türkiye, Batı karşıtı bir dış politika izlemektedir. (Türkçesi: Türkiye bizim çıkarlarımızı korumuyor)

-Türkiye cumhurbaşkanı (Erdoğan), Moskova’dan gelişmiş hava savunma sistemleri satın aldı.

-Erdoğan bir zamanlar Uluslararası Para Fonu (IMF) istikrar planını izledi, (Artık izlemiyor)

-Fethullah Gülen’in takipçilerinin, Temmuz 2016’da başarısız bir darbe girişimi nedeniyle ABD’yi “darbecilerin yanında yer almakla” suçladı. (İlk kez Türkiye’de bir askeri darbede başarılı olamadık.)

-“Hayırsever ve insan hakları aktivisti Osman Kavala tutuklandı!” (Adamımız tutuklandı!)

-(Türkiye’deki olası yeni iktidar/CHP Koalisyonu) Tahminen 84 milyar dolarlık hasara neden olan son doğal afet nedeniyle Türkiye ekonomisini istikrara kavuşturmak için IMF ile anlaşmalı, Dünya Bankası ekonomisti Kemal Derviş gibi birini göreve getirmeli(Muhalefete emir tadında önerileri)

-CHP’nin Atatürk’ün partisi olarak tarihi, Batı yanlısı olduğu varsayımlarını çağrıştırıyor, (Demek istedikleri: “Atatürk Batı yanlısıdır. İlginçtir: Amerikalı senatör Mark Udall : Mısır’a da bir Atatürk lazım” demiştir.)

-Erdoğan ayrıca Doğu Akdeniz’de tartışmalı sularda hidrokarbon aramak için Türk sondaj gemilerini göndererek komşularının egemenliğini ihlal etti.

-Ayrıca Türkiye, adaların karasularını kıyıdan 12 deniz mili mesafeye çıkarılmasına karşı çıkıyor, çünkü bu, Ege Denizi’ni bir “Yunan gölü”ne dönüştürecektir. (Bizde “Zafer” olarak pazarlanan Lozan Antlaşmasının tadı anlaşılan hala damaklarında!)

-Yeni bir cumhurbaşkanı, önemli ölçüde bozulan ikili ilişkilerin tonunu yeniden ayarlama gücüne sahip olacaktır. Şu anda Türkiye’yi ABD’nin sadık bir müttefiki olarak yeniden konumlandırmak mümkün olmasa da, yeni bir başkan Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştıracak, Türkiye’yi S-400’lerden çıkarmak, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini derhal onaylamak gibi politikaları hemen benimseyebilir….

-Millet İttifakı, içinde bulunduğu şartların vehametini tam olarak kavramalı ve Türkiye’nin demokrasisini ve ekonomisini yeniden inşa etmeye odaklanmalıdır. 2001 mali krizinin ardından Kemal Derviş gibi, ekonomi politikasına öncülük etmek üzere atananlara, IMF ve Dünya Bankası da dahil olmak üzere uluslararası finans kuruluşlarıyla anlaşmalar yapmak gibi zor kararlar alabilmeleri için geniş yetkiler ve bağımsızlık verilmelidir…”

Amerika’nın (örtülü istihbaratçıları/diplomatlarının) karın ağrıları/dertleri nelerdir :

Rusya ile, ekonomik-siyasal işbirliğini kesin, S-400’leri iade edin/satın.

Sizi (ekonomik-siyasal manada) kontrol etmemiz için IMF/Dünya Bankası ile tekrar anlaşın.

Denizlerde (Ekonomik zenginliğinizin artmaması için) petrol-gaz aramayın. Ki: Sürekli cari açık verin. Borcunuz sürekli artsın ve bize muhtaçlığınız devam etsin.

Yunanistan’ın 12 mil kararına onay verin, ses çıkarmayın. (1980 askeri darbesi sonrası Kenan Evren Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne onay vermişti.) (Hürriyet Gazetesinden Sedat Ergin: “Yunanistan’ın NATO askeri kanadına dönüşü-Evren, vetonun kalkacağını Başkan Carter’a iki hafta önceden taahhüt etmiş” (https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sedat-ergin/yunanistanin-nato-askeri-kanadina-donusu-evren-vetonun-kalkacagini-baskan-cartera-iki-hafta-onceden-taahhut-etmis-42074676 )

Ve bizim casuslarımızı, bize çalışanları – adamlarımızı- yakaladığınızda hapse atmayın.

İşte Amerika/Batının Türkiye’deki Muhalefetten –ve askeri darbelerden– açıkçası, “Millet!” İttifaktan beklentileri.

Şimdi de (BATILILARIN/Antik Yunanlıların, torunlarının) alenen söyleyemediklerini/yazamadıklarını dillendirelim:

“Osmanlıyı/Müslüman Türkleri: 1839 Tanzimat Fermanı ile dönüştürmeye (aslında onlardan ilelebet kurtulma planlarına) başlamıştık. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsında Türk Milleti: 180 yılda harcadığımız bunca emek ve para ile sağladıklarımızı, kazanımlarımızı  kaybetmenin yanında, Müslüman Türklerin yeniden güçlenen Devletini elimizden kaçırmak üzereyiz, “İMDAT!… YETİŞ! 2023 SEÇİMLERİ…”(****)

.

Peki, bu seçimi kim kazanacak? (Meraklıları not alabilirler. Tarih: 9 MART 2023)

Elbette, MÜSLÜMANLAR VE İLLAKİ MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİ.

www.canmehmet.com

Resim: Tarafımızdan düzenlenmiştir.

Kaynak ve Açıklamalar:

(*) Daha fazlası için bakınız: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-53794105  

(**) ”Yerküre Manifestom”, Mihail Gorbaçov

(***) Fazlası için bakınız: https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/hurriyet-pazar/ecevitin-12-yil-sakli-tutulan-anilarindan-kemal-dervis-seytani-hesaplar-icerisindeydi-40782925  

(****) Daha fazlası için bakınız: https://www.canmehmet.com/abd-erdogan-olayi-siyasi-ve-ekonomik-tam-bagimsizlik-kavgasi-vardir-7

(1)Tüketim Kültürü”, Prof. Dr. Yavuz Odabaşı. Yetinen Toplumdan Tüketen Topluma

Daha fazlası için : https://www.canmehmet.com/aydinlanma-ve-sanayilesme-aldatmacasi-ile-cevre-ve-insanlik-nasil-katledildi-1

(2) FDD/Demokrasileri Savunma Vakfıkendi açıklamaları ile amaçları –  : ABD ulusal güvenliğini güçlendirmek ve ABD’nin ve diğer özgür ulusların hasımları ve düşmanları tarafından ortaya konan tehditleri azaltmak veya ortadan kaldırmaktır.https://www.fdd.org/about-fdd/

(3) “Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan Osman Kavala ve yakalama kararı bulunan eski CIA danışmanı Henri Barkey. Hazırlanan iddianamede, Barkey’in 15 Temmuz darbe girişiminde rol aldığı belirtildi… İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan iddianamede, şüpheli Henri Barkey’in, Wilson Center’ın Ortadoğu Programı (2015-2017) direktörü olarak çalıştığı, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Politika Planlama bölümünde Ortadoğu, Türkiye, Doğu Akdeniz ve istihbarat konularında görev yaptığı hatırlatıldı.” “Darbe girişiminde rol aldığı anlaşılmıştır” Toplantıya ilişkin tanık beyanlarına yer verilen iddianamede, 15 Temmuz ile ilgili şu ifadeler kullanıldı: “Barkey’in kullandığı GSM hattının HTS kayıtları incelendiğinde de, şüphelinin 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştiği gece saat 05.00’e kadar ABD, İngiltere ve Fransa’ya kayıtlı birçok uluslararası telefon numarası ile irtibatlarının devam ettiği, saat 04.00’e kadar da telefonunun internetini (gprs) aktif olarak kullandığı tespit edilmiştir. Ayrıca şüphelinin Splendid Otel’e ait kablosuz internet ağını (wifi) da gece boyu aktif olarak kullandığı otel çalışanları tarafından net bir şekilde ifade edilmiş, fakat yapılan çalışmalarda o tarihlerde otelin internet ağını kullanan kullanıcılara ait iç IP ve MAC adres kayıtları bulunmadığından şüphelinin otelin internet ağından kimlerle irtibat kurduğu, hangi sitelere giriş yaptığı tespit edilememiştir.Alınan ifadelerde ve yapılan çalışmalarda, 15 Temmuz darbe girişiminin gerçekleştiği saatlerde şüpheli Henri Barkey, şüpheli Ellen B. Laipson, Ali Vaez ve Ellie Geranmayeh’in sabaha kadar darbe girişimini takip ettikleri, gelişmeleri birlikte değerlendirdikleri ve yoğun şekilde uluslararası irtibatlar kurdukları anlaşılmıştır. 15 kişilik toplantı grubundan yalnızca 4 kişinin 15 Temmuz darbe girişimini sabaha kadar birlikte takip ederek yoğun şekilde uluslararası irtibatlar kurmaları, bu kişilerin tamamının şüpheli Henri Barkey tarafından oteldeki programa davet edilmiş olmaları ve tamamının yabancı şahıslar olmaları nedeniyle şüpheli Henri Jak Barkey’in darbe girişiminde rol aldığı anlaşılmıştır.” Daha geniş bilgi için bakınız: (Kaynak)A.A.9.10.2020 :

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/henri-barkey-15-temmuz-darbe-girisiminde-rol-aldi/2001357

(4) Sinan Ciddi, Demokrasileri Savunma Vakfı’nda (FDD) kıdemli araştırmacı olarak görev yapmakta ve FDD’nin Türkiye Programı ile Askeri ve Siyasi Güç Merkezi’ne (CMPP) katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda Command and Staff College-Marine Corps University ve Georgetown University School of Foreign Service’de Güvenlik Çalışmaları Doçenti olarak görev yapmaktadır.
FDD, Washington DC merkezli, ulusal güvenlik ve dış politikaya odaklanan, partizan olmayan bir araştırma enstitüsüdür.” Meraklıları bakabilirler:

https://www.radargazete.com/dis-basindan/turkiyede-deprem-is-erdoganda-bitiyor-sinan-ciddi-fdd

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*