“Bu kadarı da olmaz be… Yazıklar olsun!”
Evet, gerçekten de yazıklar olsun. Bir olay bu kadar mı çarpıtılır, çarpıtılır da tüm insanlık bu kadar zaman nasıl uyutulur? Veya uyuyanlar ne karşılığında uyur? İşte gecekondu devlet İsrail’in mucidi “Medeni Batı Dünyası”. Ve hiçbir zaman doğru bir noktada birleşememiş, Birleşmiş Milletlerin İsrail gerçeği. Yazı bittiği zaman şu anlaşılacaktır; Yahudiler sanıldığı gibi batının şımarık çocuğu mu? Yoksa tam aksine ilk başta İngiliz- Fransızların ateşi tuttukları maşa mı? Peki, bunu Yahudiler bilmez mi? Elbette bilirler. O halde? O haldesi; Onların, “Kudüs’ü, kutsal ve ruhani merkezleri olarak” görmeleridir.
Önce soralım;
-Hıristiyan batı dünyası asırlardır toplu olarak katlettikleri, işkenceden geçirdikleri, yaktıkları Yahudilerin; ne oldu, ne değişti de hamileri, koruyucuları oldular?
-Yahudiler, kendi irade ve imkânları ile mesela; Güney Amerika’da veya Afrika’nın ücra bir köşesinde bir toprak parçası satın alarak, toplu konut kurar gibi üstelik hiç savaşmadan bir devlet kurabilirler miydi?
-Veya Yahudiler hangi neden ve cesaretle, Müslümanların ve Osmanlı topraklarının göbeğinde gecekondu misali ve hiç savaşmadan bir devlet kurabildiler?
Sonra cevaplayalım,
-Eğer, “Kudüs, üç İbrahim’i din için de özel ve kutsal şehir olarak sayılmamış; M.Ö, 10.yüzyıldan bu yana Museviliğin en kutsal şehri ve ruhanî merkezi olmamış; Aynı zamanda Hıristiyanlık’a ait çok fazla antik sit alanı barındırmamış; Mekke ve Medine’den sonra da İslamiyet’teki üçüncü kutsal mekân bulunmamış olsaydı; (1)
Eğer, Osmanlılar İstanbul’u almasaydı;
Eğer, Kudüs ve çevresi, Osmanlıların yönetiminde değil de, Hıristiyanlarda olsaydı;
Eğer, İngiltere 19’uncu asırda ilk sanayi devrimini yapmamış, zenginleşmemiş olsaydı;
Eğer, İngiltere ve Fransanın sanayi devrimini takiben işleyecekleri bir pamuğa İhtiyaçları olmasaydı;
Eğer, Batı Avrupa, sanayi devrimi sonrasında, otomobilde seri üretime geçerek, büyük ölçekte bir enerjiye ihtiyaç duymasaydı;
Eğer, Batının ihtiyacı olan enerji (petrol), demir, bakır, kömür Osmanlı (Türkiye) topraklarında olmasaydı;
Eğer, Osmanlı, dünyanın kilit coğrafyasında bulunmasaydı;
Eğer, Osmanlı, “Ben ki, Bağdat’ın, Basra’nın sahibi…” derken diğer taraftan da; dersine iyi çalışıp Jean de La Fontaine’nin, (yatan) Tavşan ile (ağır da olsa yürüyen) Kaplumbağa hikâyesini taaa 17.nci asırda çok iyi okuyup, özümseyebilse ve bundan ders çıkarabilseydi;
Bugün Osmanlı’da en azından bir Japonya gibi İmparatorluğunu devam ettirecek, kendine bel ve umut bağlamış milletleri birilerinin insafsızlığına, sömürmesine ve onlara meydanı boş bırakmayacaktı;
İşte bir ibret vesikası olacak şekilde zoraki kurdurulan Gecekondu Devlet İsrail’in hikâyesi;
-“1799’da Napolyon, Mısır Seferi sırasında Yahudilere Akka’nın (İsrail’in kuzeyinde Akdeniz kıyısında bir şehir) dışında bir yerde yerleşim kurma sözü verir, ancak bölgeden kısa sürede çekilince bunu gerçekleştiremez.
-“1840’ta, Kudüs’teki Britanya temsilcisi Lord Palmerston ‘Britanya İmparatorluğu’nun yüksek çıkarlarını korumak üzere’ bir Avrupalı Yahudi Yerleşim Kolonisi kurma fikrini ortaya atmıştır…” (2)
Devam edecek…
www.canmehmet.com
Resim : Tarafımızdan hazırlanmıştır.
(1) Vikipedi
(2) Taraf/AYŞE HÜR – Istanbul – 06.01.2009