Tarih, 8 Mart 632 Cuma günü, yer Arafat Meydanı; yüz bini aşkın Müslüman, Hz. Muhammed (s.a.v.) konuşmasını dinlemek üzere beklemektedir. Ve işte Allah’ın Resulü;
-“Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım. Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz? “-Allah’ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz.” Bunun üzerine Hz Muhammed (s.a.v.) şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek;
-“Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab! Şahid ol yâ Rab!” diyecektir.
Hz. Muhammed (s.a.v) Neden Üç kez, “Şahid ol yâ Rab!” Deme ihtiyacı duymuştur?
“Allah Rasulü’nün ilk görevi kendisine vahyedileni insanlara ulaştırmak ve bildirmektir. Ve bu Tebliğ, Peygamberliğin bir gereğidir.
–“ Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun…”
Hz. Peygamber tebliğ görevini yapmakla yükümlüdür ancak insanların, bunları kabul etmeyişinden sorumlu değildir. Nitekim bu husus aşağıdaki ayette açıkça belirtilmektedir;
-“ Allah”a itaat edin, Peygambere de itaat edin. Karşı gelmekten sakının. Eğer yüz çevirirseniz, biliniz ki elçimize düşen sadece tebliğ etmektir”.
–“Ey Muhammed! Eğer yüz çevirirlerse, bilsinler ki biz seni onlara bekçi göndermedik. Sana düşen sadece tebliğdir.
* * *
İki Cihan Güneşi; Veda Hutbesi ile Rabbinin kendisine verdiği görevi noksansız ifa edildiğini, yine onun şahitliğine sığınarak açıklamayı arzu etmiştir.
Ve bu tebliğ görevini aşağıdaki anlayışla ifade etmiştir;
-“Allah meleklere yeryüzünde halife yaratacağını bildirdiği zaman kadın erkek ayrımı yapmadı. ”
Ve İki Cihan güneşinin anlayışı “Sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz…. Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız...”
* * *
İslam bir bütündür. Sadece bir parçasını alarak günümüzde herhangi bir başka anlayış veya değerle mukayese etmek veya ifade edilmeyeni ekleyerek veya ifade edilenin bir kısmını çıkararak anlamlandırmak mümkün değildir.
Parçalar ancak bir bütünün içerisinde ve diğer parçalarla birlikte anlam ifade etmektedir.
Bir din anlayışı; başka bir anlayışın çeşitli meseleler hakkındaki görüşleri ile karşılaştırılabilir. Ancak bir bütünün veya bir sistemin sadece bir parçası alarak veya önündeki veya arkasındaki ifadeleri görmezden gelerek ve genel mantığından uzaklaşarak hüküm vermek, değerlendirmek de mümkün değildir.
İslam, her dönemde; farklı anlayış ve farklı niyetliler tarafından, uydurma hadislere veya temsil ettiği! Düşünülen (ehil olmayan) kişilerin görüşleri ve bu kişilerin İslam’a yakışmayan (yanlış) uygulamaları üzerinden (kasıtla)değerlendirilmiş ve bu şekilde büyük haksızlık yapılmıştır. Yapılmaktadır.
Ancak ilerleyen yazılarda görüleceği üzere batıda (İngiltere ve ABD başta olmak üzere) son yıllarda (bizde nedense! görülmemezden gelinmekte, yazılmamakta ve açıklanmamaktadır.) İslam hızla yayılmaktadır. Bu da ayrıca batılı kaynaklardan verilecektir.
* * *
İslam’ın ilk emri “Oku, düşün ”dür. Bu anlayışla İslam; Okuyan ve düşünen insanlara hitap etmektedir.
-“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri bundan öğüt alır” (Zümer Süresi, 9)
Burada ifade edilen; “insanoğlunun, yaradılışının sırrını, hikmetini bilmesidir. Yaradılışın sırrını bilmek için o yaradılışın ve yaratılmışların kanunlarını bilmek, ilim sahibi olmak, “müspet” denen ilimleri öğrenmek gerekir. Bilen kişi her şeyden evvel Allah’ı bileceğinden, Allah’tan en çok korkan, en doğru yolda olan da o kimse, yani Alim, bilgi sahibi olandır
-“Kullarından yalnız alimler Allah’tan korkar. Allah şüphesiz aziz’dir, gafur’dur” (Fatır Süresi, 28).
* * *
İslam’da çözüm bulmak isteyen veya İslam’ı bir meselede ölçü almak isteyenin gireceği ve çıkacağı tek kapı vardır ve o kapının üzerinde;
-“Bu işlem ve uygulamada “Allah’ın rızası kazanılmıştır” Yazılıdır. Yapılan bir işlemde “Rıza” yoksa uygulamada geriye kalan her şeyin fazlaca bir anlamı olmayacaktır.
“Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil...”
Bu diğer ifadesi ile bu kapı; Allah’ın rızasını (sevgisini) kazanmanın tek yoludur.
İslam bu nedenle, neredeyse; “Kul -diğerinin- hakkı” veya “Rıza” veya” Razı” kelimeleri ile özetlenebilmektedir.
Bu bir çocuk için ;
Bu bir aciz ve mazlum için ;
Bu bir kadın için ;
Bu bir erkek için ;
Bu bir başka din veya anlayışta olanlar için ;
Bu bir canlı için değil ;
Bu “Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü” anlayışında ifadesine bulan tüm yaratılanlar içindir.
Bu bir yaratılan;
Yaralı bir kedi yavrusu da olabilmektedir… Serçe yavrusu da ;
Bir insan yavrusu da olabilmektedir, bir aslan yavrusu da ;
Bu bir inanan da olabilmektedir… İnanmayan da ;
Bu bir tuzağa yakalanmış bir vahşi hayvan da olabilmektedir.
Osmanlı işte bu anlayışla; “Hayvan haklarını, at ve eşeklerin çalışma saatlerini ve çalışma şekilleri Padişah Fermanı ile düzenliyordu. “
Osmanlı bu anlayışla; “Göçmen kuşlar için dinlenme yerleri, yaralı kuşların tedavisi, hasta ve yaşlı hayvanların bakımı ve tedavisi için vakıf ve hayvan hastaneleri kurmaktaydı…”
Bırakınız yardıma ihtiyacı olan insanları veya kendisinden olanları bir tarafa. İşte size batılının verdiği bir örnek;
* * *
“Batılı seyyah Hunke’nin, müslüman hastahânesinde yatmakta olan bir gencin babasına yazdığı mektubundan aldığı şu bölümler, (İslam-Osmanlı) vakıf hassasiyetinin gönülleri saran ne kadar bâriz bir misâlidir:
“Babacığım! Benim paraya ihtiyacım olup olmadığını soruyorsun. Taburcu edilirsem, hastahâneden bana bir kat yeni elbise ve hemen çalışmaya başlamak zorunda kalmayayım diye de beş altın verecekler. Onun için süründen davar satmana gerek yok. Ama beni burada görmek istiyorsan hemen gel! Canım buradan çıkmak istemiyor. Yataklar yumuşak, çarşaflar bembeyaz, battaniyeler kadife gibi. Her odada çeşme var. Soğuk gecelerde bütün odalar ısıtılıyor. Bizleri tedâvî edenler, çok şefkatli ve merhametli kimseler. Hemen her gün midesi hazmedenlere kümes hayvanları ve koyun kızartmaları veriliyor. Sen de sonuncu tavuğum kızartılmadan önce gel, beraber yiyelim!..”
* * *
Açıklamaya çalışacağız ;
–Kadını ve şahitliğini… Kadın ve miras payını… İslam ve İslam’ın köle anlayışını…
–Ve İslam’da cihad anlayışını… Ve İslam’da evlilik anlayışını…
Özetle ; İnsanı ilgilendiren ne varsa…
* * *
Neden böyle bir konu ?
Bu ortamlarda görülen haliyle maalesef İslam dini ile ilgili anlatılanlar gerçekle ilgisi bulunmamakta veya farklı amaca hizmet edenler tarafından çarpıtılarak verilmektedir.
Biliyoruz ki, insanımız çok dürüst ve iyi niyetlidir… Belki kimilerimizde bilgi eksikliği mevcuttur.
Belki, kimilerimiz, buradan yazılanlardan yola çıkar, merak ettikleri, edecekleri konuları araştırırlar biz de buna vesile, yardımcı olabiliriz. Bu da bizim kazancımız olur.
Devam edecek…
www.canmehmet.com
Resim : Tarafımızdan hazırlanmıştır.