Kemalizm’in Dinselleştirilmesi: Kemalist İnkılaplar Neden  Sorgulanamaz, Dokunulamaz ve “Dogma” dır? (7)

(Okuma süresi, 4 dakika)

Kemalist İnkılaplar, Halkın kültür ve medeniyet değerlerini geleceğe taşıyamadığı, Halkın refaha ulaşmasına hizmet edemediği için halktan bir karşılık bulamamıştır.

Söze dayanan Kemalist İnkılaplar ile, uygulamadaki Kemalist İnkılaplar neden birbirinden farklıdır ve İnkılaplar, son tahlilde nelere hizmet ettiler ?

**

Milli Eğitim Bakanlığı’nın aktarımı ile, Atatürk’ün, İnkılapları ile amaçladıkları :

a)”inkılâp milletin esenliği için halk adına yapıldı”.

b)”Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılâpların amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlamı ve biçimiyle uygar bir toplumsal heyet durumuna getirmektir”.(1)

Atatürk’e göre İnkılaplar, halkımıza “Esenlik”, Ülkemize, “Uygar bir Toplumsal heyet…” çizgisi getirecektir.

Bu noktada konunun doğru olarak anlaşılabilmesi adına : Bizlere “Örnek” olarak sunulan Gelişmiş Batı ‘da : “Esenlik” ve “Uygarlık” nedir ? Ve Batılılar, bulundukları yerlere nasıl geldiler?

**

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre “Esenlik !” tanımı :

Esenlik : “Sağlık, yalnızca hastalık veya sakatlığın olmaması değil, tam bir fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik halidir...Ruh sağlığı, bireyin kendi yeteneklerinin farkına vardığı, yaşamın normal stresleriyle başa çıkabildiği, üretken bir şekilde çalışabildiği ve toplumuna katkıda bulunabildiği...” (2)

**

Ve Batı Üniversitelerine göre kapsadıklarıyla “Uygarlık” :

-Gelişmiş toplum,

-Nitelikli (gelişmiş) sosyal örgütlenmeleri olan insan toplumu,

-Rahat yaşam koşullarına sahip bir (ülke) yer:

-Siyasal yönetimi, yasaları ve sanatları da dahil olmak üzere oldukça gelişmiş bir kültür,

-Büyük İcatlar, teknolojik gelişmeler, büyük ölçekli projeler yapabilme yeteneği…(3)

**

Esenlik ve Uygarlık tanımlarının Batıdaki karşılıkları özetlenirse :

Esenlik : (Halk) fiziksel, ruhsal, sosyal, finansal ve çevresel sağlığa sahiptir. Ürettikleri ile topluma ve ülke kalkınmasına katkı sağlamaktadır.

Uygar Toplumlar / Devletler : Halkına rahat bir yaşam ve konfor sağlamanın yanında ; Eğitim, Hastane, Yol, Köprü, Enerji vb. gerekleri halletmiş, sosyal (sivil) örgütlenmeler ile halkın yönetime katılma süreçleri tamamlamış; büyük icatların yanında ihtiyacı olan sivil-askeri teknolojiyi ve büyük ölçekte projeler geliştirebilen, yönetim şekli ve sanat üretimi ile gelişmiş (zengin) bir kültüre sahiptirler.

**

Kemalist İnkılaplar Uygulamada Halka ve Ülkeye ne getirdi ?

Kemalist İnkılaplar’ ın yaklaşık 70 yıllık uygulamaları ve uygulamalarındaki önceliklerini görmek için : 1923 – 2003 yıllarına ait ekonomik ve sosyal değerler karşılaştırılacaktır.

**

1923 Yılında (ve öncesinde) Ülkenin içerisinde olduğu ekonomik durum :

Son sözü baştan söyleyelim, Cumhuriyet ekonomisi başarılı olamaz ve fatura Osmanlı’ya kesilir. Bu faturalardan birisi de (gerçeği olmayan) “Osmanlı Borçları” dır.

Ancak, O Osmanlı ki :

Doktorasını Harvard Üniversitesi’nden alan ABD’li Osmanlı tarihçisi Prof. Dr. Carter V. Findley, 1972 yılından beri Ohio State Üniversitesi’nin Tarih Bölümü’nde öğretim üyesidir. Onun anlatımı ile “Hasta !” dedikleri Osmanlı :

“Savaş bitmişti. Osmanlı ordusunun ateşkes hükümlerine göre terhis edilmesi bekleniyordu, ancak ordu “silâhaltındaki yaklaşık bir milyon askeriyle hâlâ sahadaydı ve Anadolu kalpgâhını (Canevi-yaşam merkezi) elinde bulundurmaya devam ediyordu…“İmparatorluğun geniş coğrafyasından ve sahip olduğu çeşitli zaaflardan kaynaklanan birçok soruna karşın, Osmanlı ordusu Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar savaştı…Çok büyük kayıplar vermesine karşın düşmana da bir o kadar kayıp verdirdi. Savaş boyunca Osmanlılar genellikle, dört, bazen beş cephede savaşan büyük askeri güçler beslediler. 

Bu kadar cephede savaşmak, İngiltere dışında savaşan taraflardan hiçbirinin beceremediği işti. (Modern Türkiye Tarihi, Sh:207)

…1914’de muhtemelen pek az gözlemci Osmanlıların askeri olarak kendi ayakları üzerinde durabileceklerine inanıyordu. “Ne var ki, Kasım 1918’de, Rusya, Bulgaristan ve Avusturya Macaristan’ın çöküşünden, Fransız ordusu ve Alman donanmasındaki isyanlardan ve Sırp ve Romen ordularının kendi vatanlarından dışarı atılmalarından sonra, Osmanlılar, aldığı hasarlarla tanınmayacak hale gelmiş olsalar da, halen ayaklarının üzerindeydiler ve savaşmaya devam ediyorlardı.” (4)

Yakın gelecekte parçalanmaya hazırlamak için kasıtla “Hasta !”  dedikleri Osmanlı : Bir milyon asker ile dört ve beş cephede savaşı finanse ederek, döneminin süper güçleri olan İngiltere-Fransa-İtalya ve Rusya ile (arkalarında ABD’nin desteği de vardır.) savaşmaktadır. İki ayrı cephede (Gelibolu ve Irak topraklarında) dünyaya parmak ısırtarak (*)

Devam edecek…

www.canmehmet.com

Resim, tarafımızdan düzenlenmiştir.

Kaynaklar :

(1) https://www.meb.gov.tr/ataturk/Ilkeleri/Inkilapcilik#:~

(2) https://wellness.illinois.edu/about/health-vs-wellness-vs-wellbeing#:~:

(3) https://dictionary.cambridge.org/dictionary/english/civilization

(4) MODERN TÜRKİYE TARİHÎ, İslam, Milliyetçilik ve Modernlik, 1789-2007, Carter V. Findley, I.BASKI Ekim 2011, İstanbul. (Yazarın alıntı kaynağı; Erickson, Ordered, s. 179-93,203-4 (quoted passage, 204); Hurewitz, MENA, 2: s. 128-30; McDowall,  Kwrds, s. 109,115-21.)

(*) Kut’ül Ammare Kuşatması (7 Aralık 1915 – 29 Nisan 1916), İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri ile Osmanlı kuvvetleri arasında geçen I. Dünya Savaşı’nın temel muharebelerinden biri. 1. Kut Muharebesi olarak da bilinir. Muharebeler Dicle Nehri kıyısında Kut’ül Ammare şehri yakınlarında konuşlanmış İngiliz ve müttefiklerinin kuşatılmasıyla başlayan muharebe, kasabanın Osmanlı Ordusu tarafından ele geçirilmesi ve İngiliz birliklerinin tamamının esir alınmasıyla bitmişti.

Kut’ül Ammare, Dicle Nehri kıyısında Şattülarap kanalı ile birleşen Basra Körfezi’nin 350 km kuzeyinde, Bağdat’ın 170 km güneyinde bulunan bir kasabadır. (4.dipnot)

-“Batıda Gelibolu Savaşı olarak bilinen Çanakkale Savaşı (1915) Osmanlıların 1914-1918 arasında kazandığı en büyük zafer ile sonuçlandı… Kazanılan zaferin Türk milli bilinci üzerindeki etkisi de muhtemelen o kadar büyük oldu.  (bu savaşı) itilaf Devletleri kazanmış olsaydı, boğazlar açılabilir, İstanbul Osmanlıların elinden çıkabilir ve Fransa ve İngiltere’nin Rus müttefiklerine yardım ulaştırması mümkün olabilirdi.

Ancak her şeyden önce istilacıların Çanakkale Boğazı’ndaki Osmanlı savunmasını geçmesi gerekiyordu. Gelibolu yarımadası deniz saldırısı için birçok firsat sunmaktaydı. Buradaki tepeler de aynı şekilde karadan savunma İçin uygundu.

Savaş, 19 Şubat 1915’te İngilizlerin bir deniz saldırısıyla başladı. Alman askeri uzmanların desteğiyle Osmanlılar savunma hatlarını geliştirmek için canla başla çalışmışlardı.

Bir Fransız-İngiliz filosu 18 Mart’ta Boğazları zorlamaya giriştiği sırada, alışılmadık şekilde yerleştirilmiş mayınlar üç savaş gemisini batırdı ve diğerlerine de ciddi hasar verdi. Deniz gücünün boğazı geçmek için yetmeyebileceği sonucuna varan istilacılar hem karadan hem denizden bir çıkartma yapmaya hazırlandılar…”(4.Dipnot)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*