Devletimizin Anlatmakta Zorlandığı “Enerji” Gerçeği !

20. yüzyılın bütün savaşları, “Pazar Paylaşımı” üzerine yapılmıştır. 21’nci asrın savaşlarının ana nedeni ise, “Enerji” ve Enerji kaynaklarını denetleme savaşları olacaktır.

Her ülkenin belli bir enerji hassasiyeti vardır ve olmalıdır; fakat Türkiye’nin enerji hassasiyeti, cari açığının neredeyse tamamı enerji ithalatından kaynaklandığı için her ülkeden daha yüksek olmalıdır.

Ancak toplum olarak bu konuda hala seyirci gibiyiz. Tezelden uyanmazsak bu konuda büyük sürprizler yaşayabilir ve enerji konusunun çözümünde çok geç kalabiliriz.

Türkiye’nin yerel enerji kaynakları çok yetersiz. Petrol ve doğalgaz gibi fosil enerji kaynaklarında mutlak bir dış bağımlılığı var. Bu yüzden ulusal ekonomisi sürekli zararda ve bu zararını dış borçla kapatıyor.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek,Enerji ithalatımızı saymazsak cari açığımız olmayacak, dış ticaretimiz başa baş gelecek” dedi. (1)

Enerji gerçeğimizin rakamlarla ifadesi ;

Kaynaklara göre Dünyada ve Türkiye‘de elektrik üretimi ;

Kaynaklar………..……Dünya ………Türkiye

Petrol……………………..%5.5……….….%1

Doğalgaz.………….…..%21,3 …..….%46,2

Kömür.…………………..%41,0………%25,9

Hidro.…………………..%15,9…………%24,4

Nükleer…………………..%13,5……………%0

Diğer (Yenilenebilir)…..%2………….%1,9

Bu tablodan anlaşılması gereken,

-Dünyada önem sırasına göre elektrik üretimi,

-Kömür Birinci ;

-Doğalgaz  ikinci;

-Hidro üçüncü;

-Nükleer dördüncü sırada yer almaktadır.

Türkiye’de ise;

-Doğalgaz birinci;

-Kömür ikinci;

-Hidro üçüncü sırada yer almasına rağmen,

Nükleer enerji konusunda bir üretimimiz yoktur.

Ki; Nükleer en ucuz ve en temiz enerji türü olmasına rağmen.

Bununla beraber Türkiye, Hem Doğalgaz hem de kömür ithalatçısı bir ülkedir.

Açık tabiri ile, durumumuz rekabetçisi olduğumuz devletlere göre vahim derece düşündürücü’dür.

Burada ciddi bir mesele daha vardır.

Türkiye Doğalgazı İran ve Rusya’dan almaktadır. Bu ülkelerdeki dağıtım sistemlerindeki bir arıza veya öngörülemeyen bir durumda –bir nedenle!”-  gaz akışı kesildiğinde Türkiye’nin durumu ne olacaktır?

Ne olacağını geçtiğimiz günlerde birkaç saatlik elektrik bir kesintiyle hep birlikte gördük.

Nükleer enerjiden yararlanan ülkelere örnek;

-Halen Amerika’da, 104; Fransa’da, 59; İngiltere’de, 19; Kanada’da, 18; Japonya’da, 55 Nükleer Santral hizmet vermektedir.

-Fransa Enerji ihtiyacının yüzde yetmişini (%70); (hatta daha da fazlasını)

-Almanya ve Rusya ise, elektrik ihtiyaçlarının yüzde onbeş’i (%15) Oranında nükleer santrallardan elde etmektedir. Ki; Rusya bir “doğalgaz satıcı-ihracatçısı”dır.

Enerji ve Elektrik üretimi, yeterliliği konusunu biraz daha açarsak;

Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılıktan kurtulması mevcut durum ve şartlarda çok kolay değil.

Böyle bir ülke zaten dünyada yok. Burada önemli olan dışa “Bağımlılık” oranıdır.

Çünkü enerjide ulusallaşma oranını sahip olunan kaynaklar belirliyor.

Bu noktada “Yerli potansiyelimizin tamamını kullanabildiğimiz noktaya geldiğimiz zaman Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı yüzde 50+50 olabilecektir.”

Üç ana enerji kaynağı vardır;

-Su enerjisi, hidrolik enerji olarak bilinir,

-Kömür, petrol ve gaz enerjisi, termik enerji olarak bilinir,

-Çekirdek enerjisi de nükleer enerji olarak bilinir.

Alternatif (yenilenebilir) enerji kaynakları; Rüzgar, Güneş, Jeotermal, Biomas, Güneş Pilleri, Deniz Dalga ve Gel-Git olayı vb.

Yerel Kaynaklarımıza göz attığımıza görülenler;

“Ülkemiz su kaynaklarının %15’i kullanılmaktadır” efsanesi doğru mudur?

Su zengini ülkelerde yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3’ten daha fazladır. Türkiye su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.500 m3 civarıdır.

“Ülkemiz Kömür kaynakları âtıl beklemektedir.” İddiasının doğrusu; (Kaynak: 15. Kömür Kongresi Bildirgesi-2006 MTA),

Ülkemizin toplam Kömür rezervi 8.2 milyar ton olup 3.5 milyar tonu Afşin-Elbistan da dır . Kalorisi ise 1100 civarıdır. Ancak açık işletme olması, ülkemiz için en büyük fırsattır ve bu fırsatı da devlet değerlendirmiştir. Afşin-A santralinden sonra Afşin-B elektrik üretim tesisi hizmete girmiş olup maksimum 7 santral yapılabileceği ve bu halde de 40 yıllık rezerv gözükmektedir.

Santral sayısı kömürün kullanım süresini belirlemektedir. Bu tablo da kömür konusunda da ülkemizin zengin olmadığını açıkça belgelemektedir.

“RÜZGAR Enerjisi tüm elektrik sorununu çözer!” Mi?

“1000 MW’lık bir nükleer santral yatımı 1.5 milyar dolara mâl olurken aynı elektriği üretmek için 6 milyar dolarlık Rüzgâr yatırımı yapılması gerekliliği ortadadır. Ayrıca bu yatırım rüzgâr esmediği zaman atıl duracaktır. Zâten bu GERÇEK Rüzgâr santralı bir hidroelektrik yada termik santral tarafından desteklenmesi gereğini 2. maddede açıkça yazmaktadır. Bilimsel gerçekler böyledir. 45.000MW’lık ülke kapasitemizin toplam rüzgâr yatırım tutarı ise 270 milyar dolar gibi çok yüksek bir değerdir. Eşdeğer nükleer yatırımı ise 68 milyar dolardır. Toplamda 45 adet nükleer santrale karşılık 270.000 adet rüzgâr yatırımı yapılması gerekmektedir. Bu veriler Rüzgâr efsanesinin ne boyutta olduğunu belgelemektedir..” (2)

Dünyada nükleer santral sayıları hızla azalmamakta aksine artmaktadır.

Dünyadaki nükleer santraller 1960’lar da yapılmaya başlanmış hızla artarak şu anda 443 âdete ulaşmıştır. Ayrıca inşâ halinde 28 adet, sipariş aşamasında ise 64 adet nükleer santral vardır. Projelendirme aşamasında ise 158 NS vardır. Batıda nükleer santrali olmayan ülke yok gibidir.

Ancak doğudaki tüm İslam ve Türkî cumhuriyetlerde maalesef BİR adet santral mevcuttur. O da Pakistan’dadır. Yani SKOR 442-1 dir.

Ana mesaj bu sayının altında yatmaktadır. Sayılar bizden, yorum sizden !!

ABD ve Avrupa nükleer santral yapımından vazgeçmemiştir. Çünkü…

“Finlandiya’da nükleer santral inşaatı devam etmekte ise de AB içinde elektrik üretimi ortalama %32’dir. Fransa’da ise 2 yeni santral devreye alınmıştır ve %80 elektriği nükleerden elde etmeye başlamıştır. Amerika ise 103 nükleer santral ile dünya lideridir. Kanada ise 18 santrale sahiptir. İhtiyaçları kadar yapmaları ve şu anda yapmamalarını “vazgeçtiler” olarak yorumlamak en azından bilimsel değildir, inandırıcı da olamaz…”

Toparlanırsa;

Enerji üretmek için Petrolümüz, (Doğalgazımız) ve yeterli doğal kaynaklarımız (su, kömür vb.) bulunmamaktadır.

Yüksek katma değerli (kazançlı-karlı) Mal-makine üretemediğimiz için ihtiyacımız olan enerjiyi almak için paramız da yoktur. Bu nedenle her yıl yaklaşık 50 milyar dolar açık vermekte, borçlanmaktayız.

Enerji alacak kaynağı-parayı bulsak dahi, enerji üretiminde dışa bağımlı olduğumuz “doğalgaz”ı çeşitli nedenlerle temin edememe riski vardır.

2023 Yılı İhracat hedefi olan “500 Milyar dolar” karşılığı üretimi enerjisiz üretemeyeceğimize göre bu enerjiyi (Petrol-Doğalgaz-Kömür-Su vb) nereden bulacağız?

Bu nedenlerle bizler, Nükleer Teknoloji ile elektrik üretmek zorundayız. Nükleer santrallar bize hem ucuz, hem temiz hem de ihracatımızda rekabet edecebilecek bir güç sağlayacaktır.

www.canmehmet.com

Resim : Görsel web ortamından alınmış tarafımızdan düzenlenmiştir.

Yararlanılan kaynaklar;

(1) Daha fazlası için bakınız; https://www.canmehmet.com/yeni-dunya-duzeninde-turkiyenin-enerji-ve-petrol-gercegi-iste-hikayemiz-3.html

(2) Bu konularda yararlanılan kaynaklar ve daha fazla bilgi için bakınız; https://www.canmehmet.com/meraklilari-icin-nukleer-enerji-hakkinda-soylenen-unlu-yalanlar-ve-cevaplari-son.html

-Nükleer bilgi platformu (www.nükte.org)

 –http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/haber-19789-34-2-abdulhamidin-petrol-haritasi.html  6 Kasım 2006 / HAŞIM SÖYLEMEZ (Dr. Orhan Koloğlu)

-İsmail Altınsoy – Enerji muhabiri-Zaman Gazetesi – 27 Aralık 2007

-Kasım 2012 “KobiEfor” dergisi, sahife 23, Kasım 2012 “KobiEfor”, sahife, 21

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*