Tarihimizle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Bilmemiz de istenmemektedir. Osmanlı, kendini parçalayanlardan intikamını peşinen almıştır. Osmanlıyı parçalayan İngiltere ve Rusya benzer akıbetten kurtulamamıştır.
Rusya bir ekmeğe muhtaç duruma düşmüş, İngiltere, Amerika’dan sonra dünyanın en borçlu devleti haline gelmeden, “Büyük Devlet!” vasfını İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerika’ya devretmiştir.
Rusya’da hiçbir zaman bir “Süper Devlet” olmamıştır.
Bu (Rusya) Amerika’nın, Avrupalıların elinden sömürgelerini almak için uydurduğu bir “Öcü!” balondur.
İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna bakıldığında bu durum çok net olarak görülecektir.
Amerika, II. Dünya Savaşı sonundaki paylaşımdan en büyük payı alırken, (“partner” olarak kullandığı) Rusya’ya nereleri bırakmıştır? Tabiri uygun olursa, eti sıyrılmış kemikler ile,
İsrail’in kurulması ile birlikte Ortadoğu’da satılacak silahlardan kazanacaklarını bırakmıştır.
Meraklıları bu miktarı, Körfez Petrol gelirlerini dikkate alarak kabaca hesap edebilirler.
…
Osmanlının parçalanmasından sonra “Yeni Sömürge bölgesi”nde, Ortadoğu’da “Lojistik üssümüz! Kalemiz olur!” anlayışıyla masa başında kurulan “İsrail Devleti” ;
Batılıların, “bir taşla beş kuş vurmak!” hesabının sonucudur.
İsrail Devleti’ni oluşturacak Yahudilerin çoğunluğunun Rusya’dan gönderildiği tarihe meraklı olanlar bilirler.
Kalanını da, Hitlerin, aslında “sözde” demek gerekir, katliamlarından kaçanlar oluşturmuştur.
Gerçeğinde Rusya’dan kaçanların bahanesi de içeride gördükleri zulümdür.
Yahudiler, oluşturulacak ‘Yeni Devlet’e gitmek istemeyince çözüm ne olacaktır?
Elbette, (suni) zorlamamalarla bulundukları ülkeden kaçmalarının sağlanması.
…
Rusya’nın bu (Yahudi göçünün) karşılığında ödülü;
İsrail Devleti ve Araplar arasındaki savaşta kullanılmak üzere) yaklaşık elli yılda Ortadoğu devletlerine devasa boyutlarda satılacak silahların geliri olacaktır.
Burada bir eklemek yapmak gerekir;
Bu bir İsrail-Arap devletleri savaşı değildir.
Bu; Amerika-Fransa-İngiltere-Almanya ve Rusya ile İslam Devletlerinin savaşı’dır. Biraz araştırıldığında, gerek, 1967; gerek 1973 savaşlarında bu taraflar çok açık görülecektir. Ancak, sermaye medyası bu savaşı,”İsrail-Arap Devletleri Savaşı” olarak belirtmekte ve belirtmeye günümüzde de devam etmektedir. Batı, İslam ülkelerine hiçbir zaman modern silahlar satmamıştır. Satılan silahlar, bir-iki kuşak eski teknolojiye sahip olanlardır.
Elbette bu satışlardaki aslan payı da “İsrail Devleti” fikrini ortaya atan Hristiyan Batının olmuştur.
Yaklaşık 50-60 yıllık süreçte, Batı çıkarları’nın korunması için önceden bir üs olarak kurulan İsrail Devleti, kurulduğu günden bu yana Hristiyan Batılılar için, altın yumurtlayan tavuk’tur.
Anlaşılan, bugünde Mısır ve Suriye örneklerinde görüleceği üzere seçtikleri ve destekledikleri diktatörler aracılığıyla bir süre daha olmaya devam edecektir.
…
Irak’ın, İran ve Kuveyt’e saldırtılmasının (teşvik edilmesinin) yanında,
Libya, Suriye ve Mısır’ın, Arap Dünyası’na “lider” olma hayalleri beslenerek, Müslüman, Müslüman’a kırdırılmakta, hem petrolden kazandıkları servetler silah satılarak ellerinden geri alınmakta, hem de birbirleri ile savaştırılarak, İsrail’in gelişmesi, kök salması, nefes alması sağlanmaktadır.
Bu doğrultuda, Sermaye medyası’nda, 7/24, her olay bahane edilerek yapılan İslam düşmanlığının arkasında kendi halklarının ikna edilmesi yatmaktadır.
“Müslümanlar teröristtir! 3-5 yaşındaki kızlarla evlenir! gece karanlığında siz uyurken palalarla kafalarınızı kesmeye gelebilirler. Sakın! Yapılan katliamları, işgalleri görmeyin, bunlara sesinizi çıkarmayın! Biz, işgallerle onları adam etmeye, medenileştirmeye çalışıyoruz!”
…
İşte Osmanlı yukarıda sayılan nedenlerinde içerisinde olduğu hesaplar yüzünden,
Bir tarafta; İngiltere-Fransa-İtalya- Amerika ve Rusya;
Diğer tarafta, “Dost!” görüntüsü altında Almanya’nın işbirliği ile uzun vadeli ve sistemli bir çalışma sonunda,
Üstelikte, ne ülke, ne de dünya gerçeklerinden habersiz, (25-30 yaş aralığındaki) genç subaylar kullanılarak çayın taşı ile çayın kuşu vurulmuştur!
Bu nedenle Osmanlı yıkılmamış, dağılmamıştır.
Osmanlı, Dev bir çınar ağacı misali, topraktan dönemin tüm büyük devletleri tarafından kanırta kanırta sökülmüş ve bir saksıya dikilmiştir.
Elbette sentetik vitaminlerle beslenmek üzere!
Happy birthday to you!
Acı olanın bu oyuna, “dost!” bildiğimiz Almanya’nın I. Dünya Savaşı ile dahil olmasıdır.
…
Osmanlı Devleti’ne başlamadan,
“Büyük Devletler nasıl tanımlanmaktadır? Sorusunun cevabının, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yaşananlarla karşılaştırıldığında ortaya İbretlik bir tablo! çıktığı görülecektir.
Meraklıları bu ifademizi yazının sonunda değerlendirmek üzere not edebilirler.
…
“Büyük Devlet” nasıl tanımlanmaktadır?
“Uluslararası Güç” olabilmenin gerekleri;
-Sahip olunan nüfus ve işgücü,
-Ülke coğrafyası,
-Enerji üretimi,
-Bilimsel araştırmalar,
-Silahlanma, sahip olduğu doğal kaynaklar ve askerî harcamalar,
-Yönetim mantığının, Halkın moral değerleriyle uyum sağlamasıve tutarlı-dengeli bir iç ekonomik sistem bu güçlülüğün diğer gerekleridir.
-Kendi çapında da olsa bir güç olamayan ülkelerse, genellikle siyasal ve ideolojik hedefleri olmayan, günübirlik tedbir ve tepkilerle politikalar geliştiren ve başkalarınca yönlendirilmeye müsait yapılara dönüşürler.
-Böylesi ülke ve toplumlar için sürekli bir ‘kimlik’, sorunu vardır.
-Uluslararası platformda güçlü olarak kabullenilen devletler, iç işlerinde de aksaması ve zaafı az bir otorite ve hiyerarşi varlığına sahiptir.
-ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya ve Çin gibi isimler bu türün örnekleri olarak biliniyorlar.
-Bu devletlerin kendi içlerinde, diğer devletlere oranla daha dengeli ve sarsıntısız ekonomik sistemleri, yerleşik ve kabul gören moral değerleri, toplumun kültürel yapısıyla çelişmeyen hukuk ve eğitim sistemleri, toplumlarıyla gerçek bîr diyalogu sağlayan yönetimleri vardır.
Özetle; Dışarıya karşı görünen güçlülükleri, içte olan güçlülüklerinin bir yansımasıdır. (1)
Devam edecek…
-Osmanlı Devleti, parçalanırken dahi “Büyük Devlet” tanımına girmekte midir? Örneğin, Çağın gereklerine uygun Bilimsel çalışmalar yapılmakta mıdır?
Resim : Tarafımızdan düzenlenmiştir.
(1) Ortadoğu değişen dengeler, YUSUF YAZAR, Seha Neşriyat, İstanbul 1989. Sahife;81-dip not (3)