Resmi Tarih ve Anayasa Değişmeli. Kubilay Olayı Kimin Tertibiydi (2)

Okullarda Öğrenci (1) yerine Militan (2) yetiştiriyorsanız, bunun geleceğe yansımasını da öngörüyor olmanız gerekir. (Herhalde bu metotla bir siyasi partiye “öğrenilmiş  çaresizlik !” ile seçmen kazanılmıyordur !)

1930’larda bir okulda yaşanan olayın tanığı olan öğrenci, gördüklerini anlatıyor :

Haydar Bey kendi cebinden çıkardığı bıçağını kendi boğazına bastırdığı zaman, gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Bizim aramızda da burnunu çekip mızıldananlar vardı ama çoğunluk sersemlemiş, donup kalmış durumdaydı.

‘Bağ bıçağı körmüş’ dedi Haydar Bey, gözyaşlarından boğuklaşmış sesiyle.

‘Kubilay’ın boğazını tam on beş dakikada kesebildiler, direleye direleye… Bakın, On beş dakika. İşte bunca bir zaman direleyip durdular.’

Ve bıçak boğazında öylece beklemeye başladı. On dakikayı doldurdu mu ? Bilmiyorum. Ama gerilmiş sinirlerin boşalmasına yetecek kadar beklediği kesin. Sonunda bıçağı boğazından çektiği zaman, hepimiz uluyarak ağlamaya başladık…” (3)

Kubilay Olayı”nın, erken yaştaki okul çocuklarına böyle bir mizansenle (4) anlatımının, çocuklar üzerinde ilerideki yapacağı etkileri ve bunların yaşamlarına yansımaları herhalde biliniyordur.

Bu mizansenden / oyundan amaçlanan şey, bu olayın sonradan gelen nesle travmatik (5) biçimde aktarılarak, onların hafızalarında derin izler bırakması olmalıdır.

* * *

Peki, Kubilay olayı gerçekte böyle mi yaşanmıştı ?

Veya Menemen’de yaşanan “Kubilay Olayı”, bir siyasi anlayışın temellendirilmesi için mi (alınacak önlemler ihmal edilerek) kullanıldı ve genel çerçevesi ile de bir kurgu muydu ?

* * *

“…Kubilay kültü aslen, okullar eliyle genç nesle, hem de oldukça travmatik biçimlerde aktarılır. Nihal Yeğinobalı, 1930’larda kendi çocukluğundan örnekle, kültün aktarılışını resmeder. (Canmehmet: Olayı canlandıran) Haydar Bey, Kubilay Anıtı için bağış toplamak üzere ilkokulları ziyaret etmektedir. Bütün öğrenciler okul bahçesinde toplanır ve Haydar Bey, Kubilay’ın şehit edilişini canlandırmaya başlar. Yeğinobalı : ‘Bugünmüş gibi gözlerimin önünde dediği canlandırmanın sonu dramatiktir.

(Canmehmet: Ülke genelinde toplanan bağışın miktarı 21.000 liradır. O gün bir öğretmenin maaşı yaklaşık : 15-20 liradır.)

Bu ve benzeri (mizansenlerle desteklenmiş) anlatımlarla gençlik, din ve din adamlarından soğutulmuş; ileride ülke yönetimine gelen “idareciler” ile “halk ve halkın değerleri” arasında bir uçurum açılmıştır. Ancak, sonucu felaket olan bu durum, CHP’nin 1947’deki, 7.Büyük Kurultayı’nda kendi mensuplarınca da acı acı eleştirilmiş, “Kıpkızıl dinsiz bir gençlik yetiştirildiği” çok açık olarak itiraf edilmiştir. (*)

* * *

Şimdi “Resmi Tarihimizde Anlatılan” ile “Gerçekte Yaşanan” Kubilay Olayı’na bir göz atalım.

(Öğretmen) Kubilay ve Ailesi ile ilgili bilgiler :

10 Ocak 1931 tarihli Cumhuriyet Gazetesi, 2.sayfa :

“Şehit Kubilay’ın refikası (eşi) Vedide Hanımla oğlu Vedat, Balıkesir’den İzmir’e geldiler. Vedide Hanım, Kubilay’la Aydın’da evlendiklerini, iki sene geçtikten sonra ayrılarak mahkemeye müracaat ettiklerini, fakat muhakemenin neticelenmediği…”

24 Ocak 1931, Cumhuriyet Gazetesi, 4.sayfa :

“… Kubilay, dört sene evvel Vedide Ha(nımla) evlenmiştir. Vedat isminde 2,5 (yaşında) bir çocuğu vardır. Vedide Ha(nım) 1,5 sene evvel zevcini (kocasını) ter(ketmiş) ve çocuğu da beraber alarak git(miştir)…”

(Canmehmet : Ulaşabildiğimiz gazete nüshasında parantez içindeki kısımlar gazete yıprandığı için okunamamaktadır, akışa göre tarafımızca tamamlanmıştır. Üstteki gazete haberi ve sonraki bilgilerle örtüşmektedir).

(24 Ocak 1931, devamla) “Kubilay’ın anasını (bugüne kadar) yalnızca bir polis memuru ziyaret etmiştir… (Kubilay’ın Annesi) Zeynep H(anım) bir tek emel taşıyor : torunu Vedad’ı yanında bulundurmak !”

(Canmehmet: Kubilay’ın eşi -Zeynep Hn’ın gelini-, evini bu olaydan 1,5 sene önce terk ettiğinden, torunu, Kubilay’dan ayrılan eşinin, yani annesinin yanındadır.)

26 Aralık 1934, Cumhuriyet Gazetesi :

“Kubilay’ın abidesi için 21.000 lira toplanmıştı. Bu paranın 18.000 lirası abideye sarf edilmiştir. Kalan 3.000 lirası ile de meydanın güzelleştirilmesine ve bir su getirilmesine çalışılacaktır.”

Yukarıda aktarılan o günün haberlerden anlaşılana göre : Öğretmen Kubilay, Vedide Hanımla evlenmiş, ancak, anlaşamadıkları için (eşi evi terk etmiş ve) mahkemeye müracaat edilmiştir. Kubilay’ın vefatından sonra annesi, torununun kendisine getirilmesini / verilmesini istemiştir.

Bu arada Kubilay’ın annesinin, hükümet veya parti yöneticileri tarafından arandığına (Canmehmet: yardım edildiğine dair) dönem gazetelerinde bir bilgiye rastlanamamıştır. Olaydan yaklaşık 1 ay sonraki Cumhuriyet Gazetesi haberine göre, annesini sadece bir polis memuru ziyaret etmiştir.

* * *

Menemen Olayı ile Amaçlanan Neydi ?

Atatürk döneminin aydınlatılmamış, en karalık olaylarından birisi de 23 Aralık 1930’da Manisa’nın Menemen ilçesinde cereyan eden bir olaydır. Günümüz itibariyle, adı geçen olayı, “Şeriat devleti kurmaya yönelik irticai kalkışma olayı” olarak göstermede ısrarlı olduğu anlaşılan Kemal Üstün bile hakkında şunları yazar :

“Bu isyanın içyüzü o kadar karanlık ve o derece karışıktır ki, hadise başından sonuna kadar esaslı bir şekilde yeniden incelemeyi gerektirmektedir.” (6)

Esası, dördü yetişkin, ikisi çocuk altı kişinin çıkardığı küçük bir olay olduğu halde “isyan” diye büyütülen Menemen Olayı’nın içinden çıkılmaz bir şekilde “kaos”a dönüştürülmesinde başlıca iki ihtimal vardır:

1- Olay, inkılapları yıkarak Şeriat devleti kurmak isteyen İrticai unsurlar tarafından çıkarılmıştı;

2- Olay, devrimlere tepki gösteren muhalefeti tasfiye için bir “tertip” veya “komplo” olarak düzenlenmiştir.

Birinci görüşü savunanların ileri sürdükleri sebepler şudur:

“Menemen Olayı, planlı bir irtica eylemciliği ve Nakşibendi tarikatının Atatürk devrimlerine bir saldırısıydı.” (7)

Olay “komplo” idiyse, bundan elde amaçlar söyle sıralanmıştır.

1-Serbest Cumhuriyet Fırkasının (SCF) kesin tasfiyesi.

2-Nakşibendi tarikatı ve mensuplarının tasfiyesi.

3-“Yetişecek olan genç nesillere dini ve din adamlarını ‘Kara Kuvvet‘ olarak tanıtmak ve dini muameleleri pasifleştirerek ilga etmek.” Bunun için de çıkarılacak olayı “mitleştirilip ve anıtlaştırılıp, her yıl anılmasını yaparak, onun nezdinde dine ve din adamlarına alerji oluşturmaya devam etmek.”

4- Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın (Kazım Karabekir Paşa, Rauf Bey ve arkadaşlarının) kurduğu partinin) son kalıntılarını tasfiye etmek.

5 –Devrimlere tepkinin şiddetle bastırılacağını göstermek.

İlk üç görüş, aynı zamanda. Milli Mücadelenin cephe komutanlarından ve Atatürk dönemini yaşayanlardan General Cevat Rıfat Atilhan’ın görüşleridir.” (8)

Şükrü Karatepe’ye göre Menemen Olayı, “muhalefetin son kalıntılarını temizlemeğe” ve etrafında korku ve tehdit politikaları oluşturulacak bir “Tarih Mit”i yaratmaya yönelik bir olaydı.

“Şans eseri olarak Takrir-i Sükun Kanunu’nun pençesinden kurtulan, sıkıyönetim ve İstiklal Mahkemelerinin gözünden kaçan potansiyel muhalefet merkezleri de Menemen Olayı bahane edilerek temizlendi.

Yıl dönümlerinde gericiliği lanetleyen, resmi tören ve mesajlarla anılan bu olay, kendi niteliğinden çok Cumhuriyet Halk Partisine, muhaliflerini sindirmede sağladığı imkanlar bakımından önemlidir. Menemen Olayı fırsat bilinerek devrimlere karşı çıkma ihtimali bulunan herkes saf dışı edilmiştir.

Bu olayda ibret olsun diye cezalar verilmiş ve daha sonraki yıllarda rejime karşı ses çıkarma ihtimali bulunanlar da ‘gerici’ ve ‘mürteci’ diye suçlanarak Menemen Olayı hatırlatılmıştır.” (9)

“Komplo” sebeplerinden olarak Menemen Olayının (Serbest Cumhuriyet Fırkası) SCF ile ilişkilendirilmesine gelince: Adı geçen partinin “İrticanın kaynağı haline geldi” suçlamasıyla kapatılmasının ardından (17 Kasım 1930’da kapatılmıştı) daha bir ay geçmişti ki, kapatılış gerekçesindeki irticaya iyi bir “vurgu” yapılması gerekiyordu. Menemen Olayı ile bunun sağlandığı görüşlerine yer verildi :

“Böylece bir taşla iki kuş vurulacak, hem Serbest Fırka’nın fesih edilmesinin izah edilebilir bir gerekçesi bulunacak, hem de sisteme muhalif olan halk kitleleri susturulmuş ve sindirilmiş olacaktı. Ahmet Ağaoğlu’nun dediği gibi, ‘muhalefet fikri ve cüreti kökünden kesilip atılmış’ olacaktı.” (10)

Rıza Nur da hatırlarında, Menemen Olayının SCF’yi, Nakşibendileri tasfiyeye yönelik olduğundan bahisle şunları yazar: “Zannımca bu isyan önemsiz bir şey. Belki hükümet tarafından teşvik edilmiştir. Çünkü teröre vesile yapılacaktır.” (11)

* * *

Bu konuda yeri gelmişken, Amerikan Elçisi’nin Menemen konusundaki raporunu aktaralım :

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Joseph C. Grew, 27 Ocak 1931’de Dışişleri Bakanı Stimson’a gönderdiği raporda, esasında mahalli ve küçük bir olay olan ve halkın “ilgisiz kalmayı sürdürdüğü” veya “çok az ilgilendiği” dediği Menemen Olayının büyütülerek Hükümetin bundan nasıl faydalanmak istediğine dair maddeler halinde şunları yazar :

1-İzmir havalisinde hükümete ve yenilikçi politikalarına alenen muhalefet eden hoşnutsuz ve irticai unsurların haddini bildirmek, (12)

2- Hükümetin gücünü ve sağlamlığını bir kere daha göstermek.

3- Gençlikte cumhuriyet coşkusu uyandırmak,

4- Batılı çizgide kalkınma parolasını yaymak ve Cumhuriyet Hükümetinin gün gelip de irticai güçler tarafından devrilmek isteniyorsa, halkına telkin etmesi gereken dersleri azar azar aşılamak için hükümetin isteklerine gerçekleştirme fırsatı sağlamıştır. (13)

Grew, yukarıdaki iddialara  ‘şüphe’ ile bakılması gerektiğinden bahseder :

“Hükümet yanlısı gazeteler, Kubilay’ın başının kesildikten sonra bir sırığa takılarak dolaştırıldığı ve fanatik dervişler ile yardakçılarının kanını içtikleri konusunda ısrar ediyorlar; ama bu haberlerin gerçekliğinden şüphe etmek için yeterince sebep var. Bu zaman zarfında askeri yetkililere haber veriliyor ve bir makineli tüfek eşliğinde bir manga jandarma olay mahalline geliyor, ardından çıkan çatışmada dervişlerden üçü öldürülürken biri kaçıyor, kalabalık dağılıyor ve olay sona eriyor.” (14)

“İsyancılar’ı Halk Destekledi mi, Desteklemedi mi’

Menemen Olayı sebebiyle en çok tartışılan konulardan birisi de halkın ‘İsyancılar’ı destekleyip desteklemediği konusu olmuştur. Olay çıkar çıkmaz. Hükümet yanlısı gazeteler, olayı büyütmek ve bir ‘halk isyanı’ şeklinde göstermek için, ‘İsyancılar’ı halkın desteklediği, hatta Derviş Mehmet’in Kubilay’ın başını keserken halktan kimsenin ona engel olmadığı, tekbirler getirerek ‘İsyancılar’a destek verdiği ve alkışladığı vb. şeklinde haberler vermişlerdir.” (15)

“…Gazete haberlerinde olay büyütülerek veriliyordu. İnsanın kanını donduracak ifadeler yer alıyordu ki, bu yukarıda bahsettiğimiz kör testere ile 20 dakikada baş kesmek, kan içmek kesik başı meydanda dolaştırmak teşkil ediyordu.

Bazı iddialara göre bunların hiçbiri olmamıştı. Yalçın Küçük, baş kesme olayına ‘şüphe’ ile baktığından bahsederken (16), Derviş Mehmet’in  avuç avuç kan içmesi de şüphelidir. Tuncay, ‘Derviş Mehmet’in avuç avuç kan içtiği kışkırtıcı bir süslemeye benziyor’ görüşlerine yer verir.  (17)

* * *

Bölümü bitirirken, o günün gazetelerine yansıyan ve hükümetin bu konudaki uygulamalarına bir örnek daha verelim :

29 Aralık 1930, Cumhuriyet Gazetesi’nin haberi :

Kubilay’ın Hatırasını Ta’ziz (Yüceltme)

Şehit Kubilay Bey’in kasketi, Menemen Türk Ocağı müzesine konmuştur.

Merhum Cumhuriyet fedaisinin fotoğrafları teksir edilerek (çoğaltılarak) bütün mekteplerin sınıflarına asılacak ve her sınıf hocası, genç Türk yavrularına şehidin menkabelerini (hikayelerini) nakledeceklerdir.

Bu işle Maarif Eminliği (Eğitim Müdürlüğü) meşgul olacaktır.”

* * *

Yukarıda açıklamalardan anlaşılanlar :

-Tek Parti Döneminde muhalefet olmadığı için, konu ile ilgili (aydınlatıcı) bir karşı görüş ve muhalif yayın yoktur.

-Olayın içerisinde siyasi meseleler olduğu kadar, yerel idarenin / kolluk kuvvetlerinin ihmali vardır.

-Olay, dönemin hükümetin ısrarla üzerinde durduğu gibi “Halk ve Din-Din adamları” etrafında değil, 3-4 esrarkeş üzerinde dönmüştür.

-Yaklaşık son yüzyıllık tarihimiz, bir siyasi partinin görüşleri doğrultusunda (taraflı olarak) yazılmıştır. Bu kadar uzun bir süre geçmesine rağmen bu ve benzeri olaylar halâ akademik alanda ve medyada tartışılamamaktadır. Bu ülke Aydınları bu husus üzerinde uzun uzun düşünmelidir.

Devam edecek

– Kilit taşı: Neden Menemen, Neden Kubilay ?

www.canmehmet.com

 

AÇIKLAMA VE KAYNAKLAR :

Resim : Tarafımızdan düzenlenmiştir.

(70 yıllık ‘Menemen sırrı’ ifşa oldu. Hamdullah Suphi Tanrıöver, Serdengeçti’ye “Bir nümayiş tertipledik.

Fakat kontrolden çıktı, zavallı Kubilay kurban oldu. O bizim günahımızdır” demiş.)

(*) C.H.P. 1947 Yılı 7.Büyük Kurultayı Tutanakları, s.450-452.

(1) Öğrenci: (TDK’ye göre): a) Öğrenim görmek amacıyla ders alan kimse, okul çocuğu, talebe, şakirt

b) Bir bilim veya sanat yetkilisinin gözetimi ve yol göstericiliği altında belli bir konuda çalışan kimse

(2) Militan: (TDK’ya göre) : a. Bir düşüncenin, bir görüşün başarı kazanması için savaşan, mücadele eden kimse. b. Bir siyasal örgütün etkin üyesi. c. Mücadelesini zor kullanarak ve yasa dışı yollarla yapan taraftar.

(3) CUMHURİYET ÇOCUĞU. Nihal Yeğinobalı, s.112-113. (Aktaran: Onur Atalay, “Türk’e Tapmak”, s.133)

(4) Mizansen: “Bir tiyatro eserinin sahneye konması, sahneye göre düzenlenip yorumlanmasıdır. “

(5) ”Travma-tik: canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı…”

(6) MENEMEN OLAYI VE KUBİLAY. Kemal Üstün, s.54-55. Çağdaş Yayınlan, İstanbul, 1978. (Daha fazlası için bakınız: https://www.canmehmet.com/10436-2.html )

(7) KUBİLAY OLAYI VE TARİKAT KAMPLARI. Hikmet Çetinkaya, s.24. (Boyut Yayınevi, İstanbul, 1986)

(8) MENEMEN HADİSESİNİN İÇYÜZÜ. Cevat Rıfat Atilhan, s.53-55. (Aykurt Neşriyatı, İstanbul, 1968)

(9) TEK PARTİ DÖNEMİ. Şükrü Karatepe, s.35-36. (îz Yayıncılık, İstanbul, 2001)

(10) MEŞRUTİYETTEN CUMHURİYETE İKTİDAR KAVGALARI VE SANAL İRTİCA. Abdullah Yıldız, s.142. (Pınar Yayınları, İstanbul, 2002)

(11) HAYAT VE HATIRATIM. CİLT IV, Rıza Nur, s.1665. (Altındağ Yayınları, İstanbul, 1968).

Konunun meraklıları, “31 Mart ve Menemen Hadisesi” ile ilgili daha geniş bilgi için bakabilirler: “GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TARİHİMİZİN ARKA BAHÇESİ”, Süleyman KOCABAŞ)

(12) Amerikan Elçisi Joseph C. Grew, s.199. Grew bunu raporunda açıklarken, özellikle, SCF’nin Ege Bölgesi’de gördüğü büyük ilgiden dolayı CHP’nin rahatsızlık duyduğu ve bu sebepten adı geçen parti yanlılarını da cezalandırmak istediği üzerinde durur.

(13) GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TARİHİMİZİN ARKA BAHÇESİ. Süleyman Kocabaş.

(14) Joseph C.Grew, s.199.

(15) ATATÜRK’TEN ANILAR. Kâzım Özalp – Teoman Özalp, s.46. (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1995)

(16)Yalçın Küçük, Türkiye Üzerine Tezler, C. I, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1989, s. 240

(17) Mete Tuncay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek Parti Yönetiminin Kurulması 1923 – 1931, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Istanbul, 1999, s. 304

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*