Boraltan Katliamı yıllarca halktan gizlendi :
1944’te zamanın CHP hükümetinin Stalin’in zulmünden kaçan 146 Azeri’yi katledileceklerini bile bile Ruslara teslim etmesinin yıllarca gizlendiğini kaydeden Temraz Kesemenli, “Azeri kardeşlerimizin Boraltan Köprüsü’nden geçerken yükselen feryatlarına birçok Karslı tanıklık etti. Azerileri götüren memur akli dengesini yitirdi” dedi.
Boraltan katliamı (*) Yaşananlar aşağıda aktarılmıştır. Ayrıca geniş bilgi için bakınız : http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/09/08/yillarca-halktan-gizlenen-katliam
…
Bu kadim millet, her dönem yönetenlerinden daha basiretli, uzak görüşlü olmuştur. Ki; Büyük yıkımlara rağmen bu bölgede bin yıldır yaşamaya devam etmektedir. Yöneticileri için kıstası; “Akıllı liderler toplumun temel yapısını ve değerlerini zaafa uğratmaktan kaçınmalıdır. Zira bu türlü davranışlar önce toplumu, sonra da devleti zaafa ve yıkıma götürür. “ (1) Felsefesidir.
…
İnönü CHP anlayışını anlatmaktadır;
–İnönü ‘Yanıldım!’
–“Ben demokrasiye giderken arkadaşlarımdan çok ürken olmuştur. Saraçoğlu gibi olgun bir arkadaş bile bana:
-”İrticaa gideceklerdir, ben irticadan korkarım”, demiştir. Saraçoğlu, haklı, çıktı, Ben irticaın bu ölçüde istismar edileceğini tahmin etmemiştim. Gerçi aşırı sağdan korkarım. Ama, işin oraya vardırılacağını, hakikaten düşünememişimdir.” (2)
İnönü, işin nereye varacağını düşünmemiştir? Bunun kitabından alıntı yaptığımız Yazar Doğan Avcıoğlu (**) açıklamaktadır; (3)
-“Aslında bunun başka türlü olması kolay değildi. Emperyalizm, 1908 Türkiye’sinde olduğu gibi, 1946 sonrası Türkiye’sinde de, irticadan yararlanmaya kalkışacaktı. Çok partili hayatla birlikte, egemen duruma gelen çıkar çevreleri, aynı yola gidecekti. Nitekim içerideki tefeci, ağa, komprador gibi gerici ve işbirlikçi unsurlar, politik temsilcileriyle birlikte mevcut sömürü düzenini sürdürebilmek için, şeriatçı akımları ve irticai geliştirmişlerdir.
-Emperyalizm, solcu milliyetçiliğe ve sosyalizme karşı, dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye’de de, dinî irticadan yararlanmaya koyulmuştur. (4)
Doğan Avcıoğlu, İnönü’nün yanıldığı noktayı nasıl açıklamaktadır?
“…Emperyalizm, solcu milliyetçiliğe ve sosyalizme karşı dünyanın her yerinde olduğu gibi, Türkiye’de de, dinî irticadan yararlanmaya koyulmuştur. (5)
Sormazlar mı;
-Bunun için mi CHP, İslam’a şaşı bakmış ve yasaklamıştır.
-Bunun için mi Ruslar, İslam’ı uygulamadan kaldırmak için bize İstiklal Savaşında yardım etmişler, silah ve altın vermişledir? (6)
Ve Doğan Avcıoğlu devam etmektedir;
-“…İrticaın, bir kez daha ülkemizin çağdaş uygarlığa ulaşma çabalarını engellemesini önleyebilmek için, onun yalnız yüzeydeki belirtilerini değil, kaynaklarını da kurutmak gereklidir. Her şeyden önce, Atatürk’ün layiklik politikası, yeniden canlandırılmalıdır.
Fakat bu kadarı, irticaın kaynaklarını kurutmaya yeterli değildir.
Emperyalizmin kendi çıkarları uğruna içeride irticai körüklemesini durdurmak için, emperyalizmle içice olmaktan, yabancı sermaye sömürüsünden ve dış yardım dilenciliğinden en kısa sürede kurtulunarak, politik, ekonomik, kültürel vb., her planda tam bağımsızlık gerçekleştirilmelidir. Bu başarılmadıkça, dün nasıl Intelligence Service yeşil şala bürünmüş 31 Mart’lar tezgâhladıysa, bugün de CIA, Rabitat-ül-Âlem-ül-Islâm kisvesiyle karşımıza dikilecektir.
Türk köylüsünün 65 bin dağınık köyde, kapalı ekonomi ve sefalet şartları içinde, tecrit edilmiş, olarak yaşaması, şehirlerde de ufak üreticiye dayanan bir yapının egemen olması, şeriatçı akımlara elverişli bir ortam yaratmaktadır. Tarımda, köylüye şehir hayatının bütün olanaklarını getirecek biçimde, büyük kooperatif çiftlikler’e dayanan bir ekonomik yapının kurulması, şehirlerde ağır sanayi temeline oturtulmuş gerçek bir sanayiin inşası, yalnız kalkınmak için değil, irticaın kesinlikle tasfiyesi için de zorunludur…” (7)
…
Burada bir ara veriyor ve soruyoruz ;
Avcıoğlu ne demektedir;
-”65 bin dağınık köyde… sefalet şartları içerisinde tecrit edilmiş….”
CHP’nin ifadesi ile, Halk sefilleri oynamaktadır!
Bu ifadeye ne denilmelidir?
–İyi ki siz söylüyorsunuz! Bizde hep bunu anlatmaya çalıştık…
Kaldığımız yerden devam ediyoruz;
-“…Sıtmanın önlenmesi nasıl bataklıkların kurutulmasını gerektirmekteyse, irticaın tasfiyesi de, ekonomik yapının değiştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Böyle bir ekonomik yapı içinde layik eğitim ve Atatürkçü layik politika, en büyük meyvalarını verecektir:
“Atatürkçü layik politika, bağımsızlık ve kalkınma” irticaın kesin ilâcıdır. Bunlar gerçekleştirilmedikçe, Türkiye’mizin, emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin körükleyecekleri yeni yeni 31 Mart’larla yok olup gitmesinden, ne kadar korkulsa yeridir. (8)
…
Peki, ağızlara sakız edilen şu meşhur 31 Mart Vakası nedir?
“31 Mart Vakası”, hiçbir itiraza yer vermeyecek şekilde bugün belgelenmiştir ki, İngilizler, İttihatçılar (Ki, arkalarında Yahudi banker-Mebus-Siyonist Emanuel Karasu vardır) tarafından organize edilmiş ve Sultan 2. Abdülhamid’in -Filistin topraklarını satmadığı için- tahtan indirilmesi için yapılmış bir tertiptir.
Devamında Halk üzerinde terör estirmek için uydurulan diğer “irtica!” tezgâhları gibi.
Gerçeğinde mesele şudur; Yeni bir devlet kurulacaktır.
Siz bu devleti, 600 yıllık bir yapının üzerine nasıl inşa edebilirsiniz?
Elbette edemezsiniz.
Onu resetlemedikten, sıfırlamadıktan; geçmişle ilgili tüm bağlarını koparmadan.
Özetle, onu yoketmeden.
Bu nedenle ve açık ifadesi ile yapılan ‘Devrimler!’ in, Ülkenin kalkınması ile ilgisi nerede ise bir ilgisi yoktur. Devrimler, Yeni Devletin sistemi ile ilgilidir.
Ülke kalkınması ile ilgili yapılan tüm çalışmalar, 2. Abdülhamid ve önceki Sultanlar tarafından yapılanlardır. (Bunlar bir iddia değil, gerçeklerimizdir.)
Bu nedenle, (gerçekler gizlendiği için) tarihimizin üzerine ağır bir şal, örtü vardır.
Bunlar, dönemin şartları, gerçekleri ve yapılan dayatmalar tartışılmadan, kendimize doğru bir gelecek kurmak nerede ise mümkün değildir.
…
1913’lü yıllarda İngiltere’deki akademik çevrelerde tartışılmaktadır;
-“Anadolu’da kurulacak yeni bir devlet yaşar mı? (***)
-Yıl 1913…
Ortada ne I. Dünya savaşı, ne de bizim aldığımız bir mağlubiyet vardır.
Ancak, bizimle ilgili yapılacak operasyon kararı, sonuçları ile birlikte yıllar evvel netleştirilmiştir.
Osmanlı Hanedanlığı da, Mustafa Kemal Paşa’nın ifadesi ile 1909 yılında bitmiştir. (9)
Gelen birkaç yılda, Yeni Devlet için kamuoyu ve altyapı oluşturulacaktır.
İşgalcilerin Yunanlılara işgal emrini vermelerinin arkasında da bu, Yeni Devlet vardır.
Bu nedenle ülke, 1918’de işgal edilmiş olmasına rağmen, oluşturulacak yeni sistem, Lozan Antlaşması’na hazırlık bahanesi ile işgalciler Türk Milletini oyalamışlar ve İngilizler gerçeğinde ülkeyi, 1923’de değil, 1936 yılında terk etmişlerdir.
Diğer ifadesi ile barış, hazırlıklar nedeniyle ancak dört yılda gelebilmiştir.
Meraklıları, Birinci ve 2. Dünya savaşında ağır yenilgiye uğrayan Alman ve Japonlara bakmalıdır. Onlarla barış antlaşması (süreç olarak) nasıl imzalanmıştır?
…
1918-1919’lu yıllarda Sultan Vahdettin Devletin içinde bulunduğu, düşürüldüğü mevcut durumu çok iyi bildiği için önce tahta çıkmak istemez ve çıktığında da çekilmek ister, ancak şartlar oluşmadığı için İngilizlerce gitmesine izin verilmez. (10)
Ve yine bu ağır yenilginin sonuçları, Osmanlı hanedanlığınca çok iyi bilindiğinden, Son Halife Abdülmecit;
-“Benim bu sarayda resim takımlarımla bir iki bohçam var. İstemezlerse bunları alır giderim” demiş ve o da sessizce (sabık Sultan) Vahdettin gibi O da sürgüne gitmiştir.(11)
…
Bizler, Lozan zafer mi, hezimet mi! derken,
Bakınız, İnönü Lozan’daki antlaşma için ne demiştir;
–Bizi Lozan’a imza için çağırdılar!.
-”…Lozan Muahedesi imparatorluğun tasfiye edildiği muahededir… Yenilgi kesin idi ve galipler sulh masalarına tam hakimiyetle oturdular… Müttefiklerimiz olan İmparatorluklar, sadece, aldıkları muahede projelerini görmek ve imzalayacaklarını söylemek hakkı ile konferansa girdiler.”(12)
-Peki, Osmanlının tasfiyesi ve ünlü ŞARK MESELESİ (****) Lozan Antlaşması ile birlikte kapandı mı? Kapanmadığını –kesinlikle- söyleyebiliriz.
-“Şark meselesi” Batılılara göre halen devam etmektedir. Ancak, bu kadim millet aldığı çok ağır yaralara rağmen, deneyimi ve basireti sayesinde yüzyıl sonra tekrar dizlerinin üzerinde doğrulmuştur.
Üstelik, başı dik ve kendisine olan inancı ile olumsuz gidişi de tersine çevirerek…
…
Devam edecek…
-CHP konusuna, konunun zenginliği ve bağlantıları ile birlikte devam edildiğinde, Kuyunun dibinin zor bulunacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenle konu, sonraki yazıda toparlanarak, kapatılacak ve büyük tezgâhın, 31 Mart Vakası’nın ipliği su götürmez belgelerle pazara çıkarılacaktır.
Çünkü 31 Mart Vakası ve benzeri provokasyonları anlamadan, CHP anlayışını anlamak mümkün değildir.
www.canmehmet.com
Resim : Tarafımızdan hazırlanmıştır.
(*) “Boraltan Köprüsü katliamı”;“Kars’ın ilk kültür ve kütüphane müdürlerinden Temraz Kesemenli, Boraltan Köprüsü katliamının yıllarca halktan gizlendiğini söyledi.Ruslara teslim edilen 146 Azeri sığınmacının Boraltan Köprüsü’nden geçerken yükselen feryatlarına birçok Karslının tanıklık ettiğini anlatan Kesemenli, 1944’te İsmet İnönü’nün emriyle Azerileri götüren memurun akli dengesini yitirdiğini ve akıl hastanesinde vefat ettiğinin bilindiğini ifade etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında tek parti iktidarında İsmet İnönü’nün 146 Azeri türkünü Ruslara teslim etmesini dile getirmesinden sonra konuşan Kesemenli, bu tarihi olayı ilk defa Kars Milletvekili Yunus Kılıç’a kendisinin açtığını anlattı. Kesemenli, “Yunus Bey’den de rica ettim ‘bunu Sayın Başbakanımıza iletin’ diye. O da iletmiş ki gündeme geldi. Boraltan faciası Türk tarihine bir kara leke olarak geçmiştir.” dedi.Yazının tamamı için bakınız; http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/09/08/yillarca-halktan-gizlenen-katliam
(**) Doğan Avcıoğlu; “..1926’da Bursa’da doğdu. Fransa’da iktisat ve siyasal bilimler öğrenimi gördükten sonra 1955’te Türkiye’ye döndü ve Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde asistan oldu. 1956’dan itibaren Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) araştırma bürosunda çalıştı ve partinin yayın organı Ulus gazetesinde yazılar yazdı. Ulus dışında haftalık Akis ve Kim dergilerinde de yazılar yazdı; muhalefet-iktidar ilişkilerinin iyice sertleştiği günlerde Akis dergisini yönetti. 27 Mayıs Darbesinden sonra CHP’den Temsilciler Meclisi’ne üye seçilen Avcıoğlu, 1961 Anayasası’nın hazırlanmasına da katkıda bulundu. 1960-61’de Vatan ve Ulus gazetelerinde yazarlık, Ankara Radyosu’nda dış haber yorumculuğu yaptı. Avcıoğlu 1961’de Mümtaz Soysal ve Cemal Reşit Eyüboğlu’yla birlikte kurduğu ve yayımını 1967’ye değin sürdürdüğü Yön dergisiyle 1960 sonrası siyasal düşünce ortamında etkin bir rol oynadı. Yön dergisinde yayımlanan yazılarında bir tür “Kemalist Sosyalizm” anlayışını savundu. Kemalist Devrim’in kazanımlarını savunan ve bunu bir ileriye, sosyalizme taşımayı savunan görüşleri o dönemde geniş taraftar topladı. 1960 sonrasının sol düşünce ve eylemin biçimlenmesinde derin etkileri olan bu dergi, 1930’lardaki Kadro hareketinin görüşleriyle önemli benzerlikler taşıyordu. Yön’deki yazılarıyla özellikle ırkçılığa ve Turancılığa karşı da mücadele verdi…”(vikipedi)
(***) “ANADOLU‘DA TÜRKİYE YAŞAYACAK Ml”, Johns Mool, I.Baskı: Ocak 2009
(****) Şark Meselesi; Müslüman Türklerin geldikleri yere (Asya’ya) tekrar gönderilmesi konusunda Hristiyan Batının çok uzun yıllar evvel yaptığı bir plandır.
Kaynaklar;
(1) Alman düşünür ( yazar),Johann Gottfried Seume(January 29, 1763– June 13, 1810),
(2) Şevket Süreyya Aydemir, Menderes’in Dramı, Cumhuriyet, 22. 4. 1969
(3) “31 MARTTA YABANCI PARMAĞI”, DOĞAN AVCIOGLU, Birinci Basım Temmuz 1969
(4) A.g.e.
(5) A.g.e.
(6)“…RUS YARDIMI DEĞİL, BUHARA EMİRLİK HAZİNESİ ALTINLARI…” Son zamanlarda ortaya çıkan bilgilerden, Anadolu’ya (İstiklal Savaşı için) gönderilen altınların, Bolşevikler tarafından yıkılan Buhara Emirliği’nin hazinesine ait altınlar olduğu ortaya çıkmıştır…” Yazının tamamı için bakınız; http://www.tika.gov.tr/haber/ozbekistandan-gelen-bir-haber/270
(7) “31 MARTTA YABANCI PARMAĞI”, DOĞAN AVCIOGLU,
(8) A.g.e. Sahife 126
(9) “…Mustafa Kemal o zaman bir kahkaha atmış: – Biz o tahtı 1909’da devirdik, buraya geldik… Sen maziden mi, yoksa istikbalden mi bahsediyorsun?” tamamı için bakınız; https://www.canmehmet.com/oh-osmanlilari-turklestirdik-gezide-gazi-majestenin-gazetesinde-manset-olduk3.html
(10) Robeck’ten Curzon’a, 4Ekim 1920, “1 Ekim’de yapılan bir konferansta. Sadrazam, benim bir kurmayıma, Milliyetçi bir hükümet iş başına gelirse Padişahın tahttan çekilebileceğini, kendisinin de sonuna kadar dayanmaya gayret edeceğini söyledi. -Ferit’in düşüncesine göre kendisi istifa ederse, gelecek hükümet, büyük bir olasılıkla antlaşmaya karşı çıkacaktır. -Ferit, Sultan’ın kendisine bağlı olduğuna inancını abartıyor, bunu söylemek son derece güç. -Padişahın tahttan çekilmesinin ciddî sonuçlan olacağından, İngiliz Yüksek Komiserliği tarafından Sadrazam’a şu yolda bir mesaj gönderilecek: …3. Bugünkü durumda Padişahın tahttan çekilmesinin memleket yararına olmayacağı ve 4. Mutlaka çekilmek isterse Padişahın Türkiye dışına çıkmasına yârdim edileceği. Bu konuda talimatınızı bekliyorum.’(Kaynak; Bilal Şimşir, İngiliz Belgelerinde Atatürk, 2, TTK, Ankara, 1975, s.339. İle Kaynağın yayınlandığı eser; “Osmanlının Tasfiyesi”, Cengiz Yazoğlu, sahife, 580-581)
(11) Yazının tamamı için bakınız; https://www.canmehmet.com/benim-bu-sarayda-resim-takimlarimla-bir-iki-bohcam-var-istemezlerse-bunlari-alir-giderim-3.html
(12) “..Böylelikle, Lozan’da alınan kararla, Türkiye’de verilen demecin birbirinin zıddı olduğunu, sonunda İngilizler ne istemişse onun gerçekleştiğini, uluslararası antlaşmalarda atılan imzanın, içeride halka tam tersi anlam verircesine konuşulduğunu, halktan gizlendiğini öğreniyoruz. İsmet İnönü, yıllar sonra, 1969’da, Seha Meray’ın Lozan Tutanakları’nı Yazdığı Önsöz’deki değerlendirmesi ile İngiltere karşısındaki durumumuzu ortaya koymaktadır: ”Lozan Muahedesi imparatorluğun tasfiye edildiği muahededir… Yenilgi kesin idi ve galipler sulh masalarına tam hakimiyetle oturdular… Müttefiklerimiz olan İmparatorluklar, sadece, aldıkları muahede projelerini görmek ve imzalayacaklarını söylemek hakkı ile konferansa girdiler.” (Kaynak; Lozan Barış Konferansı, Paris Devlet Basımevi, 1923, Çev. Seha L. Meray, A.Ü. S. B. F. Yayınları, Ankara 1969, Önsöz: İsmet İnönü. Kaynağın yayınlandığı eser; “Osmanlının Tasfiyesi, Cengiz Yazoğlu, S.673)