Bu ülke yakın tarihe kadar 3-5 kişiye pervasızca soydurulmuştur. Bahane; “Sus Yobaz! Türkiye Laiktir, Laik kalacak!” Ama ben zengin olacak! Bakalım, “Cumhuriyet, Laiklik!“ adı altında ülkenin alınteri, zenginlikleri, memesinden kan gelinceye kadar kimlerce emildi, kimlerce emilmesine izin verildi?
…
Körlerle sağırlar birbirlerini ağırlar!
Sayın (Eski) Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, Sayın (eski) Yargıtay Cumhuriyet başsavcısı Sabih Kanadoğlu ve Sayın (eski) CHP genel başkanı, Deniz Baykal,
Nerede el ele, kol kola ve Gönül Gönül’edir?
Bunu öğrenmek için biraz gerilere gitmemiz gerekmektedir, mesela, 1960’lara;
-“Bir televizyon kanalında (Skytürk- 29 Nisan 2007, saat: 11.00) herkese Sabataycılık elbisesi giydirmekle maruf Yalçın Küçük şunları söylüyordu:
-“…Muhtıranın verildiği 28 Nisan günü önemli bir tarihtir. 28 Nisan 1960’ta yani 27 Mayıs müdahalesinden bir ay önce İstanbul’da ve Ankara’da üniversite gençliği harekete geçmişti. Darbeyi hazırlayan bu yürüyüş ve gösterilerdi. Ben de aralarındaydım.
Daha kimler vardı: Sabih Kanadoğlu, A. Necdet Sezer, Deniz Baykal…” (1)
…
Şimdi biraz yakınlara geliyoruz, mesela, 1988’lere
–Ahmet Necdet Sezer, “Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyesiyken Yargıtay Genel Kurulu’nca belirlenen üç aday arasından dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren (*) tarafından o güne kadar atanmış en genç üye olarak 27 Eylül 1988’de Anayasa Mahkemesi asil üyeliğine atandı. 6 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi.” (2)
…
Şimdi biraz yakınlara geliyoruz, mesela, 1992’lere
-9 Eylül 1992,’de Deniz Baykal CHP genel başkanıdır.
…
Şimdi biraz daha yakınlara geliyoruz, mesela, 1998’lere
Sabih Kanadoğlu, “… 19 Temmuz 1984 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilmiştir. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca; ilki 26 Aralık 1994 tarihinde, ikincisi de 28 Aralık 1998 tarihinde olmak üzere iki kez Yargıtay Onbirinci Ceza Dairesi Başkanlığına seçilmiştir. Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca gösterilen adaylar arasından 21 Ocak 2001 tarihinde Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçilmiştir. (3)
Yazılanları özetlersek;
–Ahmet Necdet Sezer, dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından o güne kadar atanmış en genç üye olarak 27 Eylül 1988’de Anayasa Mahkemesi asil üyeliğine atandı. 6 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi Başkanı seçildi.”
–Sabih Kanadoğlu, Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nca gösterilen adaylar arasından 21 Ocak 2001 tarihinde Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına seçilmiştir.
…
Ve CHP’liler bağırmaktadır?
-“Yargıma dokundurtmam!”
–Çay da söyleyeyim mi?
…
Ve geldik, Yağlı-Ballı börek bir banka meselesine!
-CHP’liler ne demektedir?
-“Ama biz bankada (yüzde yirmi sekizine ortağız ama) kar almıyoruz !” (**)
-Hadi be!
…
-Soralım, sorgulayalım, güzelleşelim!
-Teyzeoğlu be! siz bu bankanın ortağı olarak yönetim kurullarında yer alıyor musunuz?
-Alıyor muyuz?
…
-Teyzeoğlu be! Siz bu bankanın yönetim kurullarında, verilecek kredilere müdahil oluyor musunuz?
-Oluyor muyuz?
…
Teyzeoğlu be! Bu bankanın -yüzün üzerinde olmalı- sahip olduğu şirketlerde yönetime müdahil oluyor musunuz?
-Oluyor muyuz?
…
Teyzeoğlu be! Çok milyar dolarlık sermayenin verdiği, çok milyar dolar krediler, çok sayıda şirketlerin satınalma-üretim-pazarlama süreçlerinde etkin olmak, büyük ortağına lavanta misali kokmaz mı?
-“Kokar mı ki?”
–Gül tutan elde gül kokusu kalmaz mı,
–Bunların üzerine bir de kar payı almak, “Çok yemekten öldü rahmetli!” misali, olmaz mı?
…
Sorgulamaya devam edersek;
-Bu bankanın kuruluşundan bugüne kadar en büyük kredileri kimlere verdiği öğrenilirse; bunun altından kimler çıkacak, kimler kalacaktır?
-Çıkmayacaklar arasında emin olduğumuz, ekmeğine alınterini katık eden Anadolu insanıdır.
…
Sonra yazılacaklara bir ipucu verelim…
-“Atatürk’ü Koruma Kanunu”nun bu işlerle bir ilgisi var mıdır?
-Nasıl yani?
-Şimdi, şöyle oluyor;
-Celal bayar, Hem Mustafa Kemal Paşa’nın, hem de İsmet İnönü’nün başbakanıdır.
-Özetle, Celal Bayar ‘Mutemet İnsan’dır.
-Mutemet insandır ki, Atatürk parasını kendisine bir banka kurmak üzere teslim etmiştir.
–Mutemet insandır ki, İsmet İnönü kendisine “Demokrat Parti”yi kurdurmuştur. (***)
–Mutemet insandır ki, Adnan Menderes harcanmış, Celal Bayar harcanmamıştır.
…
Atatürk’ü Koruma Kanunu’nu kim çıkarmıştır?
-Celal Bayar…
-Neden?
-CHP’liler Atatürk’ün büstlerini, heykellerini kırmışlar da ondan…
–“CHP’liler Heykelleri mi kırdılar… Hayatta inanmam!”
-Önce olayı bir anlatalım, sonrasında inanmazsanız, paşa gönlünüz bilir.
-Ve O Celal Bayar ki, İş Bankasının kurucularından ve ilk genel müdürlerindendir.
-Napolyon ne demişti? Para… para… para!
-Ve Atatürk’ün vasiyeti, kapsamı bizde pek fazla bilinmez…
-Kafam karıştı be…
Devam edecek…
-Bu kuyudan çok su çıkacaktır. Henüz konuya başlamadık, sadece meraklılarının camlarına küçük taşlar atılmaktadır. “Turpun büyüğü heybede”dir.
Resim : Görseller web ortamından alınmış, tarafımızdan düzenlenmiştir.
Açıklama ve kaynaklar;
(*) Kenan Evren ve Darbenin dış bağlantısı; “…Darbenin yapılmasının ardından CIA Ankara Bürosu Şefi Paul Henze, Washington’daki Beyaz Saray’dan bir telefon alacak ve “Paul, senin çocuklar başardı” denecektir.(4) Kenan Evren’in bu dönemde NATO içerisinde gizli bir örgütlenme olan stay-behind kontrgerilla ordusunun başında bulunduğu iddia edilmektedir. ” (5-6-7)
12 Eylül Darbesiyle başlayan dönemde demokrasiden uzaklaşılması Avrupa ülkelerinde tepkiyle karşılandı. Buna karşın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile ilişkilerde yakınlaşma oldu. Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi için kolaylık gösterildi. Özellikle Orta Doğu ülkeleriyle yakınlaşma başladı.
(**) Bu konuda detaylı bilgi edinmek isteyenler verilen web adresine bakabilirler. http://www.zaman.com.tr/mustafa-unal/chp-is-bankasi-ortakligi_1214509.html
(***) Meraklıları, “CHP” ve “Demokrat Parti”nin programlarına bakabilirler. “Yok aslında farkımız!” misalidir.
(1)Yazının tamamı için bakınız; http://www.zaman.com.tr/ali-bulac/postmodern-muhtira_533708.html
(2-3)Vikipedi
(4) Fehmi Koru, Zaman gazetesi.
(5) Paralel History Project NATO’s Secret Armies
(6) Evren, 13 Aralık 1979 günü Genelkurmay Başkanı sıfatıyla Brüksel’deki NATO Askeri Komite toplantısına katılmış ve İstanbul’a dönüşünde 1. Ordu Komutanı Necdet Üruğ’un Selimiye’deki toplantı odasında tüm kuvvet komutanlarıyla toplantı yapmıştır. Toplantının gündemi Silahlı Kuvvetlerin askeri müdahalesiydi.(Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları 12.Baskı, Temmuz 1985 s.132)
(7) Susurluk Raporu (4-5-6-7 Vikipedi dipnotlarıdır)