Kaldığımız yerden devam etmeden, Osmanlının tasfiyesinin planlarını ve sonrasında yaşananları büyük resimde görebilmek adına aşağıdaki açıklama yapılmalıdır :
Beş yüz yılda ve yüz ayrı planla (*) ancak tasfiye edilebilen, “Güneş Devlet” Osmanlının mirasına sahip çıkmayalım, iddia ve ideallerini sürdürmeyelim düşüncesi ile bizlere : Tarihi, “Üç-beş mezar taşı !”, Osmanlıyı : “Bir deli, bir çocuk ve bir hain padişah !”, “Çağdışı” ve “Hasta Adam” olarak anlatmakla kalmadılar ; iftira ve yalanlarını, mermer üzerine işlenen yazı misali yüz yıldır beyinlerimize kazıdılar.
Yetmedi, “Türklerin yüzde 93’ü Aptal !”, “Bir toplu üretemezler” yakıştırmalarıyla da pasifleştirdiler, üzerimize adeta ölü toprağı serptiler.
*
Güneş Devlet/Osmanlı Hikayesi nereden çıktı ?
Güneş Ülkesi isimli ütopya eseri ile ünlenen İtalyan Filozof Tommaso Campanella (1568-1639) şair, yazar ve filozoftur. “Güneş Ülkesi, isimli eser, filozofça bir devlet tasarısıdır. Platon’un Devlet’i, Thomas Moore’ın Ütopya’sı çizgisinde, toplum yararını bireyinkiyle bağdaştırıp, halklı bir düzen tasarısı getiren Güneş Ülkesi, sosyal bilimlere eğilenlerin okumadan edemeyecekleri, dünya üniversitelerinde de yardımcı kitap olarak salık verilen ana yapıtlardan biridir.
“Filozof Companella, son tahlilde Osmanlı’nın şahsında; her şeyin ideal ve nihaî anlamda tatbik edildiği “Güneş Ülke” özlemini şu şekilde tavsif ve tarif etmektedir:
“Güneş Ülke’yi yeryüzünde bulmak mümkün müdür?
-Fikir hürriyetine, Vicdan hürriyetine, lisan hürriyetine ilişmeyen Türklerin varlığı hiç olmazsa yarın böyle bir ülkenin var olacağını bana hissettiriyor.
Madem ki, düşünceyi zindana koymayan, hakikat sevgisini zincire vurmayan bir millet, o cesur, âdil Türkler (Osmanlılar) var; üzerinde yalnız hakikatin, adaletin ve hürriyetin hüküm sürdüğü bir “Güneş ülke” yarın neden vücut bulmasın?” (**)
Bir hakkı teslim etmek adına : Cumhuriyet yönetiminin sahiplendiği “Çağdaş Eğitim” adına ne varsa (Kız çocuklarının eğitimi dahil) nerede ise hepsi Osmanlıdan mirastır (1)
*
Kaldığımız yerden devamla :
–Biraz zaman kazanmak için fırka kumandanlarıyla görüşürüm, sizi tekrar bulurum.
Çağrılan 12. ve 7. tümen kumandanları Salâhaddin Âdil Bey ile Halil Beyler kumandanlarının bu kararım iç rahatlığıyla dinlediler. Birlikler 24 saat zarfından 60 kilometreden fazla bir mesafeyi bu sıcak yaz güneşinde gece gündüz demeden yürüyerek son derece yorulmuştu. Efradın büyük bir kısmı yollara dökülüp kalmıştı. Birlikler araziyi görmemiş, topçular mevzileri bulamamışlardı. Bundan başka da hemen saat 14.00’de taarruz emri verilse dahi ancak taarruza saat 16.00’dan sonra başlanabilirdi.
Düşman harp gemilerinin ateşi altında gündüz ilerlemek zorunda kalacaklardı. Bundan başka fırkaların açılması gruptan evvel tamamlanamayacak ve taarruzun devam eden kısmı geceye kalacaktı ki, bu da imkan dahilinde değildi.
Taarruzun 9 Ağustos sabahı alacakaranlıkta yapılmasında ise bu mahzurların hiçbirisi yoktu.
Fakat tekrar telefon başına çağrılan Erkân-ı Harb Reisi Kâzım Bey:
Müşir Paşa’nın kararı budur. Feyzi Bey ben şahsımı bu kadar severim ve artık ben kendisine bir şey söylemem. Arzu ederseniz kendisine siz söyleyin.
Feyzi Bey müfreze kumandanı Binbaşı Willmer Bey’e elle işaret etti ve Liman Von Sanders Paşaya bu taarruzun bugün gündüz değil, yarın şafakla yapılmasının nedenlerini anlatmasını rica etti.
Willmer, Liman Paşaya söyledikten sonra mikrofonu aşağı aldı, ağzını kapattı. “Olmaz! diyor” dedi. Bunun üzerine telefonu Feyzi Bey aldı:
(Liman Sanders’e) Ekselans hücumun bugün icrası için zorunlu bir neden var mıdır zât-ı âliniz için?
Evet var!
Lütfen söyler misiniz?
Düşman dört nakliye gemisiyle destek kuvveti alıyor. Onlar gelmeden sizin hücum etmeniz lâzımdır.
Efendim bizim nakliye gemileri hakkında bilgimiz var. Bunlar malzeme getirdi. Destek kuvveti değil!
Ne olursa olsun. Ben Prusya generaliyim. Benim verdiğim emir icra edilecektir!
Ve telefonu kapadı. Saat 12.00 idi. Feyzi Bey düşünüyordu. Limanın emrini yerine getirmek, yenilgiyi göze almak demekti ve bu noktada yenilgi bütün Çanakkale cephesinin düşmesi demekti. Bu da İstanbul’un ve harbin kaderini değiştirecekti. Diğer taraftan da bu emri yapmayıp ertesi güne bırakmak durumunda eğer taarruz muvaffak olmazsa, insanı idama götürürlerdi.
Ağır bir sorumluluk diye tekrarladı ve kararını verdi. Birlikler o gün dinlenecekler, ertesi sabah saat 04.00’de alacakaranlıkta taarruza başlayacaklardı.
Derhal yanında bulunan tümen kumandanlarına bu emri sözlü olarak bildirdi ve sonra alay, tabur taarruz mıntıkaları ve diğer hücum önlemlerini yazılı olarak 12. fırkaya, telefonla da 7. fırkaya ulaştırdı.
12. tümenin alay kumandanları Yümnü ve Abbas Beyler bu 34-35. alayları yetiştiren Feyzi Bey’e haber göndererek “Eski tümeninden emin olsun. Kumandanımıza karşı mahçup olmayacağız” dediler.
Akşam karargâhı ileri hattan birkaç kilometre geriye naklederek, gergin asabın verdiği yorgunlukla seyyar karyolaya uzandı.
Gece saat dokuzda Liman Paşa karargâhından telefonla Feyzi Bey isteniyordu.
Kâzım Bey:
–Feyzi Beyefendi bendeniz Müşir Paşa’nın yanındayım. Diyorlar ki, Feyzi Bey’e hücum için emir vermiştim. Niçin taarruz etmediler?
Kâzım Beyefendi, bu meseleyi birkaç defa görüştük. Ben düşman karşısında kumanda mevkiinde bulunuyorum. Sorumluluk bana aittir. Bugün taarruz yapsak, bu taarruz yenilgiye mahkûmdur. Bunun neticesini takdir buyurursunuz. Ben Kumandan Paşa’nın ısrarına rağmen onun teveccühüne güvenerek taarruzu yarın şafak saatlerine bıraktım.
Peki niçin bıraktığınızı haber vermediniz?
Feyzi Bey içinden: “Haber verseydim, başkasına yaptırırdınız” dedi.
Ve devam etti:
Bunu karargâha haber vermemek suretiyle bana bir hata teveccüh edilebilir. Lâkin yarınki muharebenin neticesi Kumandan Paşa’nın arzularına uygun şekilde sonuçlanmazsa, sorumluluk tamamıyle bana aittir!
Peki bekleyin.
Üç çeyrek sonra yaver bir şifre getirdi. Anafartalar Grup Kumandanlığı’na Mustafa Kemal Bey’in tayin edildiği ve Feyzi Bey’in İstanbul’a hareketi bildiriliyordu.
Arkadan telefonla Anafartalar Grubu Erkân-ı Harb Reisi Hayri Bey’e, Feyzi Bey’in verdiği emrin yarın aynen uygulanacağı ve Liman Paşa’nın da kumanda mevkiine geleceği bildiriliyordu.
Mustafa Kemal Bey yerinin uzaklığından dolayı ancak gece saat 02.00’de karargâha gelebildi. Saat 04.00’de başlayacak olan ve en ileri bölüklere kadar mıntıkaların dağılımı vesair önlemler ve hazırlıklar hakkında verilen emirlerin bir kelimesi bile değiştirilmedi. Esasen buna lüzum ve imkan da yoktu. Anafartalar Grup Kumandanı Kıdemli Kurmay Albay Ahmed Feyzi Bey düşmanın esas darbeyi kendi bölgesinden vuracağının bilincindeydi ve savunma planım da ona göre yapmıştı.
Liman Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın bu araziyi ve tümenlerin vaziyetini bilmemesi dolayısıyla bizzat Anafartalar Karargâhı’na gelerek kumandayı ele aldı. Fakat ne Mustafa Kemal Paşa, ne Liman Von Sanders tek bir emir vermediler. Kıtaatın iyi istirahat etmesi, iyi yemek yemesi, vukufla, acelesiz alınan önlemler ve hazırlık, taarruz saatinin iyi tayin edilmiş olması ve tam bir baskın halinde yapılan taarruz zaferle neticelenmişti.
12. Tümen, Feyzi Bey’in vaktiyle kumandanı bulunup yetiştirdiği ve o zamanlar Liman Paşa’nın bir denetlemesinde onu bir örnek olarak gösterdiği bu meşhur tümen, daha ilk hamlede düşman siperlerine girdi.
General lan Hamilton hatıratında bu taarruz karşısında îngilizlerin nasıl şaşırdıklarını ve gemiden hücumu seyrederken nasıl bunaldığını anlatır.
Feyzi Bey İstanbul’a geldi. Fakat cepheden Enver Paşaya gelen muhtelif mektuplarla bu zaferin Feyzi Bey sayesinde kazanıldığı bildirildiğinden, Alman kumandanlığı karşısında onun yalnız emekliye sevkedilmesiyle yetinildi. Emekli olarak Viyana Askerî Ateşeliği’ne gönderildi.
Aradan aylar geçti, bir kış günü İstanbul’dan, Viyana Askerî Ateşeliği’ne bir zarf geldi. Feyzi Bey zarfı açınca bir madalya ile ödüllendirilmek istendiğini gördü. Tebessüm ettikten sonra bunları geriye iade etti.
Atatürk, Anafartalar hatıratında şöyle demiştir; “Liman Paşa taarruzun 26-27 Temmuz gecesinde (8-9 Ağustos) icrasını talep etmiş, Feyzi Bey ertesi güne ertelenmesi teklifini de münasip görmüş ve bunun için askerin yorgunluğunu ve araziyi tanımayışını sebep olarak göstermişti. Bu anlaşmazlıktan dolayı kumandanlıktan geri alınmıştı.”
Askerî Tarih Encümeni’nin yorumu şöyleydi: “Feyzi Bey’in kumandayı Mustafa Kemal’e devretmesi ordudan tebliğ edildi ve taarruz Feyzi Bey’in düzenlediği şekilde ertesi gün dinlenmiş olan birliklerle yapıldı. Bizce bu isabet oldu.”
19 Nisan 1989 tarihli Tasvir gazetesinde yayınlanan hatıralarında General Cemil Conk’da konuyla ilgili bu bilgileri doğrulamaktadır:
“Nihayet topraktan yatağımda doğruldum. Ordudan gelen emir Feyzi Bey’in yerine kumandayı Mustafa Kemal Bey’in deruhte ettiği ve yarınki taarruzun evvelce verilen emir gereğince yapılacağını bildiriyordu.
Anafartalar grup kumandanı Kıdemli Kurmay Albay Ahmed Feyzi Bey düşmanın esas darbeyi kendi bölgesinden vuracağının bilincindeydi ve savunma planını da ona göre yapmıştı. Ağustos’un 7’sinde Kıdemli Kurmay Albay Ahmed Feyzi’nin kolordusundan başka Conkbayırı’ndaki savaşları da idare edeceği üzerine onay çıktı. Düşman tüm vurucu gücüyle bölgeye asker çıkarıp yığarken Türk tarafında da bölgeye intikal etmek üzere Bolayır’dan 12. ve Gelibolu’dan 20. Tümenler yola çıkarılmıştı.
Kıdemli Kurmay Albay Ahmet Feyzi Bey’in emrine girmek üzere gelen bu iki tümenin kumandanları da çok değerli ve tecrübeli iki komutan Yarbay Salâhaddin Adil ve Kurmay Albay Halil Beyler idi.
Gece geç saatlerde intikal eden birlikleri nasıl en iyi şekilde yerleştirmek gerektiği üzerine düşünen Ahmed Feyzi Bey’in aksine ordu komutanı Liman Von Sanders, ulaşan birliklerin hemen taarruza geçmesi için Ahmed Feyzi Bey’e o gece emir vermişti. Ahmed Feyzi Bey ise askerin bu yorgun aç ve susuz haliyle yapacağı erken hücumun büyük kayıplara yol açacağının bilincindeydi ve daha sakin davranmak taraftarıydı.
Bu durum üzerine taarruz bile beklenmeden Ahmed Feyzi Bey Anafartalar Grup Komutanlıgı’ndan alınmıştır. 9 Ağustos’ta Albay Mustafa Kemâl, Anafartalar Grup Komutanı olmuştur.”
Devam edecek
Resim : Tarafımızdan düzenlenmiştir.
(1) Geniş bilgi için bakınız : https://www.canmehmet.com/osmanlida-reform-m-kemale-savasi-nasil-kazandigi-sorulur-cevap-telgraf-telleriyle-10.html?swcfpc=1
(**) Güneş Devlet /Osmanlı : https://www.canmehmet.com/dunyanin-gipta-ettigi-medeniyetleri-kuran-gunes-devlet-osmanliya-neden-kufrediyoruz.html?swcfpc=1
https://www.ilgikultur.com/kitap/gunes-ulkesi-tommaso-campanella-9786054977475