Kaldığımız yerden devam etmeden, konunun açılması adına birkaç hususun açıklanmasında yarar olacaktır.
Mustafa Kemal Paşa’nın çok yakın arkadaşı, Miralay Arif Bey, Sakarya Savaşı döneminde kendisine : (Gelibolu’da (Anafartalar’da) olduğu gibi, rahatça savaşa sürebileceği iyi silahlanmış binlerce yedek asker olmadığını hatırlatarak)
-“Bu memlekette sebepli sebepsiz ölüme gönderebilecek yeteri kadar adam bulabilirsin. Kimse çıkıp da insan hayatının hesabını sormaz ! “ demiştir. (Bu sözleri sahibi, Miralay Arif Bey, İzmir suikastıyla ilişkilendirilerek) 1926 da İzmir mahkemeleri sonunda idam edilmiştir.)
*
Osmanlı Ordularının Çanakkale/Gelibolu kayıpları nelerdir ?
Çanakkale/”Gelibolu’daki (asker) mevcudu 300.000 idi. Bunların 55.000’i cephede şehit olmuş, 21.000’i hastalık nedeniyle vefat etmiş, 100.000’i yaralı, 64.000’ni hastalıktan terhis edilmiş ve 10.000’de kayıp olmak üzere toplam 250.000 zayiât vardır.”
*
Çanakkale/Gelibolu gerçeğinde bir Deniz Savaşıdır
Bir Deniz Savaşı olmasına rağmen, (Kendine)Tarihçiler, sanki : “Bu bir Kara Savaşı’dır, Ordunun Komutanı da Miralay Mustafa Kemal Bey’dir…Tek başına tüm düşman gemilerini batırdı, denize de mayın döktü…!” anlamında tarih yazmışlardır.
Gerçeğinde İngilizler, (Uzun süre) Kara askeri getirmemiş, bizleri eski gemilerle oyalamışlardır. (Meraklıları, dizinin diğer bölümlerindeki açıklamalarda bunu açıkça görmektedirler.)
Gelibolu Savaşı’nın gerçek kahramanları, denizcilerimizdir. Miralay Mustafa Kemal Bey, Bir denizci değil, Kara Askeri/Piyade’dir.
*
Cephe’de Kazanmak, Savaşı Kaybetmek
Bir Amerikan halk masalında, inatçı bir demir yolu işçisi John Henry, bir sondaj matkap makinesiyle rekabet ederek becerisini kanıtlamaya karar verir. Bir yarışma düzenlenir. Sonuç etkileyicidir. Matkap, üç metre sonra kırılırken, John Henry aynı sürede dört metreye ulaşır. Diğer işçiler zaferini kutlamaya başlarken, o bitkinlikten yere yığılır ve ölür.
John Henry, yarışmayı kazanmış, ancak, hayatını kaybetmiştir. Kısacası, muharebeyi kazanmış, ancak, savaşı kaybetmiştir.
*
Japonlar, Pearl Harbor’a yaptıkları saldırı ile Amerikalılara karşı bir -Cephede- zafer kazandılar.
Ancak, biten Japon-Amerikan savaşında : Japonlar, Amerikalılara ağır bir şekilde yenilmekle kalmayıp, galiplerinin sömürgeleri oldular.
*
Yıkıcı büyüklükteki kayıplar verilerek kazanılan Zaferler (Pirus zaferi)
Çok büyük kayıplar vererek bir zafer kazanabilirsiniz, ancak, büyük kayıplarınız, kazandığınız zaferi anlamsız hale getirecektir.
Pirus Zaferinin hikayesi özetle : “MÖ 280 ve MÖ 279 yıllarında Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus Roma’ya saldırır ve ne pahasına olursa olsun savaşı kazanmak için her şeyini feda eder. Sonunda Pirus, savaşı kazanır; ancak 50 filin desteklediği ordusunun tamamını kaybeder.
Savaşı kazanmıştır, ama yanında koskoca ordudan artakalan üç beş sefilden fazlası kalmamıştır. Pirus’un bu zaferin ardından “Tanrım, bir daha böyle bir zafer verme” dediği söylenir.”
*
Mustafa Kemal Paşa, Neden Anafartalar Zaferi’nin sonucu için : “Terfi değil, bir madalya bile vermediler. Cezalandırdılar, yalnız cezalandırdılar!” demiştir ?
(Rize Mebusu) Ekrem Rize’nin “Atatürk’le Mahrem Bir Görüşmesi” başlığı altında anlattıkları :
Mustafa Kemal Paşa: “…Söyle! Anafartalar gibi bir muzafferiyeti kazandıktan sonra bana ne yaptılar?
Ekrem duruyordu.
Paşa tekrar sordu:
–Söyle! Anafartalar gibi bir muzafferiyeti kazandıktan sonra, bana ne yapmaları lâzım gelirdi?
Ekrem hâlâ duruyordu.
Paşa gülerek tekrar sordu; bu defa Recep Bey cevap verdi:
-En aşağı bir terfi.
Paşa devam etti:
–Terfi değil, bir madalya bile vermediler. Cezalandırdılar, yalnız cezalandırdılar! “
Peki, bunun -cezalandırmanın- nedeni nedir ?
*
Miralay Mustafa Kemal Bey, Anafartalar Grup Komutanlığına neden ve nasıl atandı ?
(Gelibolu’da) Ordu Komutanı Alman Liman Von Sanders, birlikleri yerlerine henüz intikal etmiş Anafartalar Grup Komutanı Kıdemli Kurmay Albay Ahmet Feyzi Bey’e Düşmana hücum etmesi emrini vermiş,
Bu emre karşılık deneyimli Miralay Ahmed Feyzi Bey, birlik komutanlarının da görüşleri doğrultusunda ; “Askerin bu yorgun aç ve susuz haliyle yapacağı erken hücumun büyük kayıplara yol açacağını belirterek Şafak’ta yapılacak bir hücumun daha isabetli olacağını belirtmesi üzerine;
Ordu Komutanı (Alman) Sanders, Ahmed Feyzi Bey’i Anafartalar Grup Komutanlıgı’ndan alarak, anında, 9 Ağustos’ta Albay Mustafa Kemâl’i Anafartalar Grup Komutanlığına atamıştır.
*
Miralay Mustafa Kemal, Hangi hazırlık-planlarla bir zafer kazandı ?
Anafartalar grup kumandanı Kıdemli Kurmay Albay Ahmed Feyzi Bey düşmanın esas darbeyi kendi bölgesinden vuracağının bilincindeydi ve savunma planını da ona göre yapmıştı.
“Ordu Komutanı Liman von Sanders, Mustafa Kemal Paşa’nın bu araziyi ve tümenlerin vaziyetini bilmemesi dolayısıyla bizzat Anafartalar Karargâhı’na gelerek kumandayı ele aldı. Fakat ne Mustafa Kemal Paşa, ne Liman Von Sanders tek bir emir vermediler. Kıtaatın iyi istirahat etmesi, iyi yemek yemesi, vukufla, acelesiz alınan önlemler ve hazırlık, taarruz saatinin iyi tayin edilmiş olması ve tam bir baskın halinde yapılan taarruz zaferle neticelenmişti.”
Açık ifadesi ile, Ortada kazanılan bir zafer varsa bunun tüm hazırlık, plan ve stratejileri Kıdemli Kurmay Miralay Ahmet Feyzi Bey’e aittir.
*
Kıdemli Kurmay Miralay Ahmet Feyzi Bey, görevinden alındıktan sonra neler yaşadı ?
“…Feyzi Bey İstanbul’a geldi. Fakat cepheden Enver Paşaya gelen muhtelif mektuplarla bu zaferin Feyzi Bey sayesinde kazanıldığı bildirildiğinden, Alman kumandanlığı karşısında (Emre itaatsizliğinden dolayı olmalı ) onun yalnız emekliye sevkedilmesiyle yetinildi. Emekli olarak Viyana Askerî Ateşeliği’ne gönderildi.
Aradan aylar geçti, bir kış günü İstanbul’dan, Viyana Askerî Ateşeliği’ne bir zarf geldi. Feyzi Bey zarfı açınca bir madalya ile ödüllendirilmek istendiğini gördü. Tebessüm ettikten sonra bunları geriye iade etti.
Atatürk, Anafartalar hatıratında şöyle demiştir; “Liman Paşa taarruzun 26-27 Temmuz gecesinde (8-9 Ağustos) icrasını talep etmiş, Feyzi Bey ertesi güne ertelenmesi teklifini de münasip görmüş ve bunun için askerin yorgunluğunu ve araziyi tanımayışını sebep olarak göstermişti..”
*
Bölümü sonlandırırken, özet halinde, Osmanlı nasıl ve neden tasfiye edildi ?
Yakın tarihimiz, o kadar karmaşık hale getirilmiş ve bilgiler sansürlenmiş ki, son yüz elli yılda yaşadıklarımızı gerçek manası ile kavramak nerede ise imkansız hale getirilmiştir.
Aşağıda verilenler, umalım ki, meralıklarının araştırmalarına bir kapı olsun.
Osmanlının tasfiyesi, (İstanbul-Atina fethi nedeniyle) son 500 yılın hazırlığıdır.
Osmanlı, İpek Yolu (ekonomisi) üzerinden (Trafik, Coğrafi keşiflerle denize kaydırılmıştır.) zayıflatılmaya başlatılmıştır.
Sabetayist/Dönme topluluklarının, (Özellikle Selanik’te) 19.asır boyunca eğitim-ticaretteki çalışmaları dikkate alınmadan: (1908-1909-1919-1923 kırılmaları) Osmanlı Devletinin dönüşümü anlaşılamaz.
Eş zamanlı olarak, Rusya-Osmanlı-İran Devletinin (1900-1930 Döneminde) geçirdiği evreler incelenmeden, Osmanlının Tasfiyesi ile ilgili : Mason-Siyonist-İngiliz-Fransız-İtalyan işbirliği anlaşılamaz.
Birinci Dünya Savaşı’na girmemiz: Mason/Siyonist/İngiliz/Almanların arka planda çalışmaları neticesindedir. Osmanlı/Saray yönetimi: 1909’dan sonra (İttihatçılar, Haziran 1913-Ekim 1918 dönemi, siyaset-savaş kararlarında tek söz sahibidir.) iktidarını kaybetmiş, tasfiyesine bahane olarak (Hasta-Hain-Kaçtı !) ifadelerine haklılık kazandırmak için (Görünürde İttihatçılarca) itibarsızlaştırma çalışmalarına zemin hazırlanmıştır.
Osmanlıyı yolun sonuna götüren : Papalığın önderliğinde Hristiyan dünyasının birleşerek Osmanlıya karşı tek cephe olmalarının yanında : 1804 Sırp isyanı ile başlayan yaklaşık 114 yıl boyunca (Sırp-Rum-Bulgar) İsyanlarının yanında, iki Balkan ve bir Dünya Savaşı ile ağır şekilde yıpratılarak; sanayileşen batılı ülkelere, Buğday, Pamuk vb. ile Petrol bölgeleri açılmasının gereğidir.
Sonsöz : Osmanlıyı I. Dünya Savaşına bir emrivaki ile sokarak tasfiyesine neden olan Enver Paşa :
“Turan olalım derken viran olduk…”
“Hürriyet Kahramanı” ilân edilen Enver Paşa, Mondros Ateşkesi sonrasında 1 Kasım 1918 Cumartesi gecesi bir Alman denizaltısı ile ülkeyi terk ederken, yâveri Mersinli Cemal Paşa’ya,
-“Paşam, bütün ef’âlimin (eylemlerimin) hesabını vermeye hazırım.. Turan yapacaktık, viran olduk. Bizim en büyük günahımız, hatamız Sultan Hamid’i anlayamamaktır. Yazık paşam, çok yazık! Siyonistlerin oyununa âlet olduk ve onların hıyanetine uğradık!” https://www.canmehmet.com/sultan-hamidi-devirmekle-yedigimiz-halti-simdi-anlayabildin-mi.html?swcfpc=1
…
Tarih (insanların-tabiatın fıtratı gereği) tekerrür eder.
Tarih, yaşananlardan bir ibret almayan ahmaklar için ise, onları cezalandırma adına tekrar, tekrar ve tekrar eder.
Resim : Tarafımızdan düzenlenmiştir.
Meraklıları : Bölümdeki bilgilerin kaynaklarını önceki bölümlerde görebilirler.
Yararlanılan kaynaklar :