“Türkiye’de demokrasi, hoca ve mürteci saltanatı demektir.”

Yaklaşık doksan yıldır gönlümüzden geçenleri açıkça ifade etmeden, gerçek düşüncelerimize cumhuriyeti de perde yaparak bugünlere geldik. Bu ülkede yakın zamana kadar, ne yöneticiler, ne yargı mensupları, ne de askeri bürokrasi, demokrasi ile taçlandırılmış bir halk yönetimini, Cumhuriyet istememişlerdir.

İlginçtir, 21’inci asra geldik kimilerimiz hala, halk iradesinin belirleyici olmasına ayak sürümektedirler.

Bir taraftan kendimize gelişmiş batılıları, Batı  Medeniyetini ölçü alıyor, diğer taraftan da batı medeniyetinin kendisine rehber yaptığı felsefelerini;

Gelişmenin, kalkınmanın altında yatan ana neden, özgür ortamlardır. Eğer, ülkenizde özgür düşünce ve girişim ortamları sağlayamıyorsanız; bu ülkenizin kalkınmasını istememekle eşdeğerdir.Anlayışlarını da görmemezlikten geliyoruz.

*     *     *

İnsan ancak düşünerek üreten varlıktır.

Onun düşünmesini ve düşündüklerini ifadesini engellerseniz, üretmesini de engellersiniz.

Bizler, Bu ülkede düşünce ve ifade özgürlüğü olmadığı için bilgi üretemedik, bu nedenle, “Kondu Devlet!” İsrail’in oyuncak gözetleme uçaklarına muhtaç duruma geldik.

Ben bunu hazmedemiyorum. Edenlere afiyet olsun!

Birkaç milyon Musevi yaklaşık 60-70 yıllık bir sürede çöle hayat verirken, biz bu cennet toprakları, onlarca milyonluk nüfusumuzla adeta üretimsizlikten ve “irtica” vb sanal korkutmalarla çöle çevirdik.

Peki, bu nasıl oldu?

Bunun çok kısa bir hikâyesi vardır.

“Ulan Öküz Anadolulu! Milliyetçilik, Komünizm size ne, Sizin göreviniz mahsul yetiştirmek ve oğullarınızı askere göndermektir. Sizden beklediğimiz sadece bunlardır” 

Bu ifadeler kime aittir?

Bu ifadelerin sahibi, CHP’nin ünlü Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’dır.

“Tandoğan, Tek parti döneminin sembol isimlerinden birisidir. Atatürk döneminden başlayarak intihar edene kadar Ankara valiliği yapmış olan Tandoğandespotluğu hukuk tanımazlığı ile meşhur olup valiliğinin yanı sıra 18 yıl Ankara belediye başkanlığı da yapmıştır.

Said Nursi’yi makamına getirterek zorla şapka giydirmeye çalışmış, kendi döneminde köylülerin Ankara’ya (Merkez ilçelerine) girmesini yasaklamıştır.

Falih Rıfkı (Atay) ise, 1930 Ağustosundaki bir yazısında,  (1)

-“Demokrasiye Dayandığı için laikliğin rejimi zayıflatmadığı yolundaki bu resmî anlayışın tersine, daha gerçekçi bir yaklaşımla rejimimizin demokratik olmadığını teslim etmekte, ama bundan demokrasinin ülkemiz için istenirliğini yadsıma sonucuna varmaktadır..

“Türkiye’de demokrasi, hoca ve mürteci saltanatı demektir.” (2)

Peki, Falih Rıfkı Atay Kimdir?

“Falih Rıfkı Atay (1894 -1971 ) Yıllarında yaşamış, gazeteci, yazar, milletvekilidir.

Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerindendir. İzmir’in kurtuluşundan sonra Mustafa Kemal ile tanışıp dostluğunu kazanan Falih Rıfkı, özellikle Atatürk’ü yakından tanıtan anılarıyla ünlendi. 1923-1950 yılları arasında milletvekili olarak siyasette yer aldı. Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’e yakınlığı nedeniyle çok önemli olaylara tanıklık etmiş ve kişisel tarihi cumhuriyet tarihi ile özdeşleşmiştir. (3)

Yazdıkları arasında;  “Zeytindağı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları , Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri.” gibi yakın tarihimizi anlatan eserleri vardır.”

www.canmehmet.com

Resim : Tarafımızdan düzenlenmiştir.

(1)“TÜRKİYE Cumhuriyeti’nde TEK-PARTİ YÖNETİMİ’NİN KURULMASI 1923-1931” Prof. Dr. METE TUNÇAY, Tarih VAKFI YURT YAYINLARI

(2)Eski Saat 1917-1933 (İstanbul,  Akşam M., 1933), s. 433.

(3)Vikipedi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*