Sevr taslağı hedef saptırmaydı. Amaç: Bize ölümü gösterip sıtmaya razı etmekti. Ettiler mi? (Son)

İktisadi bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık sadece bir yemden ibarettir. (1) Banker Rothschild bunu şöyle özetler:  Bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin, kanunlarını kimin yaptığı umurumda bile değil.” Sahi ya! Kanunlarımızı biz mi yaptık yabancı danışmanlar mı?

Sevr Anlaşması (onaylanmadığı ve uygulanamadığı için taslağı) hakkında 11 bölümde yazılanlar son bölümde kısa notlar halinde özetlenmektedir.

Bir Blog anlayışına uygun olmayan yazı uzunluğu için, bütünlüğün bozulmaması adına okuyanların hoşgörüsüne sığınıyoruz.

Sevr olarak bilinen ve Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı Hükümetinin düşman kuvvetlerle imzaladığı, fakat ne Mebusan Meclisi ve ne de diğer Milli bir kuruluş tarafından kabul ve tasdik edilmemiş olan bu anlaşma Paris – San Remo Konferans ve görüşmelerinin sonunda tesbit edilen şartların ifadelendirilmesinden ibarettir. (2)

“Barış Konferansı’nda Türk Delegasyonu

Henüz bir barış antlaşması taslağı formüle edilmemiş olmasına rağmen, 17 Haziran 1919 tarihinde bir Türk delegasyonunun Onlar Konseyi’ne katılmasına izin verildi. Delegasyonun başında, 4 Mart tarihinde sadrazamlığa getirilen ve padişahın kayınbiraderi olan Damat Ferit Paşa bulunuyordu.

-Damat Ferit Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun bütünlüğünün korunmasını talep ediyordu. “Çünkü” Diyordu. “Bu yekpare bloğun parçalanması Doğu’nun barış ve huzur ortamı için çok zararlı olacaktır.”

-Muhtıra, Damat Ferit’in: Osmanlı hükümetinin, ‘İmparatorluğun parçalanmasını ya da muhtelif mandalar altında taksim edilmesi’ni kabul etmeyeceği belirtiliyordu…

-Trakya’da, Edirne’yi korumak amacıyla 1878 Berlin Kongresi’nde belirlenen sınırlara dönülmesi zorunluydu. Kıyı adalar ile Rus ve İran sınırına kadar Musul dahil bütün topraklar Türkiye’ye ait olmalıydı..”

Onlar Konseyi’nde bulunanlar (Savaşın galipleri-İşgalciler) kulaklarına inanamıyorlardı.

(ABD Başkanı) Wilson, “ömrümde bundan daha aptalca bir şey duymadım,” derken, Lloyd George Türk delegasyonu ve muhtırası için ‘iyi espri’ ifadesini kullanıyor ve gösterinin ‘Türkler’in siyasi kabiliyetsizliğinin en iyi kanıtı’ olduğu yorumunu yapıyordu.

I. Dünya Savaşı’nda ağır yenilgi alan Osmanlı İmparatorluğu’nun Sadrazamı Damat Ferit toplantıda İşgalcilere yüzüne karşı eğilmeden ve bükülmeden ne demektedir?

 -“..Kıyı adalar ile Rus ve İran sınırına kadar Musul dahil bütün topraklar Türkiye’ye ait olmalıydı..”

O öyle diyordu da:  Dünya Savaşı, Petrol bölgelerinin (Musul Petrollerinin) paylaşımı nedeniyle çıkmamış mıydı?

Şimdi biraz gerilere gidiyoruz.

Gülbenkyan kimdir?

Gülbenkyan 1869 yılında, Sanayi ve Ticaret şehri olan, o zamanlar 25.000 nüfuslu Erzurum’da doğmuş bir Ermeni’dir. Bu doğum yeri ilerde Gülbenkyan’ın iş – siyaset hayatında büyük rol oynayacaktır… Her ne ise. Yalnız gerçek olan şu ki Ermeni’nin ailesi zengindi.

O’na Avrupa’da tahsil yaptırdılar. Gülbenkyan rahat ve snop İngiliz çevrelerinde bir diploma alabildikten sonra Bakü’de E. Mantacheff adlı bir Rus petrolcüsü hesabına çalıştı. İşinde iyice ustalaşınca, petrol alanında tüccarın teknisyenden daha çabuk zenginleşeceğini hemen anladı.

Doğulu bir halk sözünün de belirttiği gibi “Bir Ermeni iki Yahudi’den daha kurnazdır”. Özellikle İngiliz – Amerikan petrol yarışmasının, dizginlerini koparmış, alabildiğine sürdüğü bu devirde genç Gülbenkyan kafasında, bu yarışmadan yararlanarak ekonomik bir İmparatorluk kuracak üçüncü bir devlet tasarladı.

Fransızlar güldüler:

Bu rolü hangi ülke oynayabilirdi. Fransa’yı düşündü. Türkiye’deki petrolün geleceği hususunda Fransızları uyarmak için 15 Mayıs 189rde “Revue des deux Mondes” dergisinde bir petrol inceleme yazısı yayınladı. 22 yaşındaki bu delikanlının gelecek hakkındaki görüşleri Fransız politeknisyenlerini güldürdü.

İngiliz Kurnazlığı :

Fransızların kayıtsızlığını gören Gülbenkyan İngilizlerin tarafını seçti ve kendini Londra’ya Türk Elçiliği ticari müşaviri olarak tayin ettirdi.

Amerikalıların telâşı, avdan pay:

Dünyanın bu kesiminde İngilizlerin kaydettiği ilerleme gizli ajanlarıyla Orta – Doğu’yu baskına uğratan Amerika’yı telâşlandırdı. Türkiye petrolleri paylaşma konusu olmaya başladı. O zamanın Türkiye’si kuzeyde Karadeniz’den güneyde Arap Yarımadasına, Basra Körfezinden Kızıldeniz’e dek uzanıyordu. Yani Türkiye bugünkü Irak, Suudi Arabistan, Suriye, Lübnan ve Ürdün’ün hâkimiydi.

Standard Türk petrolleri işinde amiral Colwy Chester’i ilk temaslarda bulunmak üzere yolladı.

Amerikalılar Müslümanlarla konuşma tarzını bilmiyorlardı (hâlen de bilmezler). Abdul Hamit bu Amerikan görevlisinin acemice ısrarları karşısında hayrete düştü ve iyi bir iş imkânının kokusunu alarak “özel mülkler listesi” nde değişiklik yaptı.

1897 yılında Royal Dutch tarafından dağıtılan % 52 paylar aç gözlülerin iştahını kabartmıştı. 1875 den 1900’e kadar elde edilen 100 milyar altın franktan fazla kazanç Kafkas petrollerinden sağlanmıştı zira. Sultan Abdul Hamit’in sivil listede yaptığı bu değişiklik Türk yönetimi altındaki petrol topraklarının  serbest tasarrufunu ortadan kaldırıyor, amiral Chester’in manevralarını bir süre için etkisiz kılıyordu

İngiliz – Alman çatışması, Gülbenkyan’ın ihaneti :

Yüzyılın başında Almanlar, petrol potansiyelleri sayesinde İngiliz gücünün gittikçe çoğaldığını görünce, Londra ve Vaşington imparatorluklarıyla yarışabilen iktisadi bir imparatorluk olmak istediler. Mitteleuropa (Avrupa Birliği) projesini ortaya attılar (ortak pazarın öncüsü). Sanayiciler, iş adamları, Tüccarlar ve Deustch Bank, “Europaiche Petroleum Union” (Avrupa Petrol Birliği) örgütünü kurmak için birleştiler. Alman hükümeti var gücüyle destekledi. Europaiche P. U. Türkiyeye daha sonra “Turkish petroleum” şeklinde girmiştir.

Alman jeologları bir yandan Mezopotamya’da Türk petrolü bulurken, mühendisler, öte yandan, İstanbul Bağdat üzerinden Avrupa’yı Basra Körfezine bağlayan Berlin – Basra demiryolunu yapıyorlardı. Bu yol, o zamanlar Mısırda yerleşmiş bulunan İngilizlerin denetlediği, Süveyş Kanalından geçen Hint deniz yolunu başarısızlığa uğratma amacı güdüyordu. Almanlar, bu demiryoluyla, Türk petrolünü, İngiliz donanmasının gözetiminden uzak bir şekilde, Avrupa’ya aktarmak istiyorlar

Alman – İngiliz Petrol anlaşması

Orta Doğu’da Amerikalılar boş durmuyorlar, çeşitli düzenler hazırlıyorlardı. Bu manevraları başarısız kılmak ve Orta Doğudaki Amerikan entirikalarını temizlemek için Europaishe P. U. Royal Dutch – Shell İle bir anlaşma imzaladı.

Anlaşma Bozuluyor :

Almanlar Türk çarklarında hâkim duruma geldiklerine inandıkları an İngilizlerden ayrıldılar. Amerika ise pastayla kimin başbaşa kalacağını bilmek İçin beklemeye koyuldu.

Almanya, Sultanın gözdesi:

Almanlar, İstanbul Basra arasında, Türkiye’den geçen demiryolunun yapımına giriştiler. İki parçanın birleşmesi Nusaybin Musul arasında gerçekleşmeliydi.

Çalışmalar Gülbenkyan ve Entelijans Servis tarafından düzenlenen sabotajlar ve kabilelerin şantiyelerine yapılan saldırılarla geciktiriliyordu. Ama yine de yapım yürüyordu. Bu çalışmalara paralel olarak bir Alman Ticaret kolonisi Mezopotamya’ya uzandı. Endişeye kapıldı İngilizler. Almanlarla İngilizler arasında bir yarıştır başladı Orta – Doğu’da.

Gülbenkyan çırpınıp durdu bir süre. Abdülhamit’in sempatisini çekmeye uğraştı, ama nafile Sultan’nın kararları Almanların gözetimindeydi. Ordunun ayartılması güçtü.

Jön Türkler’in ihtîlâli :

Sâint George süvari sınıfına kalıyordu iş. Kendilerini para ve müşavirle donatılmış bulan “Genç Türkler” bir hükümet darbesiyle tahttan indirdiler Abdul Hamit’i. Bu ihtilâl Gülbenkyan ve Entelijans Servis tarafından imzalanmıştı. (4)

Burada bir ara veriyor, İttihat Terakki Liderlerinden Enver Paşa’nın, (tahta oturan Sultan V. Mehmet Reşad’ın dahi haberi olmadan) Alman Genel kurmayı ile birlikte yaptıkları bir oyunla  Osmanlı Devleti’ni, I. Dünya Savaşı’na sokarlar. Savaşın  kaybedilmesi üzerine Enver Paşa, (1 Kasım 1918 Cumartesi gecesi bir Alman denizaltısı ile) Ülkeyi terk ederek Almanya’ya giderken yaveri Mersinli Cemal Paşa’ya söylediklerini (aslında hatalarını) aktarıyoruz:

-“Paşam, bütün ef’âlimin (eylemlerimin) hesabını vermeye hazırım.. Turan yapacaktık, viran olduk. Bizim en büyük günahımız, hatamız Sultan Hamid’i anlayamamaktır. Yazık paşam, çok yazık! Siyonistlerin oyununa âlet olduk ve onların hıyanetine uğradık!” (5)

Burada ikinci bir notun daha düşülmesi gerekmektedir. (Bu, bizdeki bilinen ismi ile İtalyan Vatandaşı) Selanik Mebusu Emanuel Karasu’nun hikayesidir.)

“..Komiser Dario, İstanbul’dan “Carasso adından bir şahsın”, Cavir, Nogara ve Toeplitz ile ilgili bir iş için kendisine telgraf çektiğini bildirmiştir… Selanik asıllı Sefarad Yahudisi Avukat Emanuele Carasso Abdülhamid döneminde. Büyük İtalyan Doğu Locası ile Jön Türkler arasındaki “bağlantının gerçek halkası” olmuştur. Makedonya Risorta Locası Üstad-ı Azam’ı olan ve savaş esnasında tükenmiş bir toplumun gıda karneleri üzerinden kendisine çıkar sağlayarak zengin olmakla suçlananan Caruso, (Emanuel Karasu) Yunanistan’ın egemenliğine geçen bölgedeki diğer Yahudiler gibi, 1919 sonrası Napoli’ye göç etmiştir. Oldukça gizemli ve hakkında fazla bilgiye sahip olmadığımız bir kişiliktir. (6)

Şimdi söz sırası, İttihat Terakki Kurucularından Emanuel Caraso’da

-“Emanuel  Karasu, İtalyan Bankası’ndan aldığı 400.000 liralık altınları dört teneke içerisinde Mitroviçalı Necip Draga isminde zengin bir adama vermiş ve o da bu parayı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin bir uzvu olan merhum Eyüp Sabri Bey’e (Çorum Mebusu) verdi. Bu para 31 Mart’ın yaratılmasına sarf edildi.

-Emanuel Karasu, müteaddit defalar, ‘Sultan Hamit’e 5 milyon altına yaptıramadığımız işi (Kastedilen Filistin bölgesinde Yahudilere toprak talebidir.) biz İttihatçılara 400.000 liraya yaptırdık,’ diye övünmüştür.’(7)

Şimdi konuya dönebiliriz.

Almanya gözden düşüyor.

Parsayı İngilizler topluyor:

 Sultan’ın (2. Abdülhamid’in) düşmesiyle Almanlar da gözden düştüler. 1912’de Gülbenkyan’ın baskılarıyla Turkish Petroleum’daki % 25 paylarını Royal Dutch – Shell’in şubesi Anglo – Sakson Petroleum’a terkettiler. İngilizler Türk petrolünü kemirmeye başlıyordu.

Sıfıra Sıfır, Elde var Sıfır

İhtilâlin karışıklığı içinde, kimden olursa olsun Türkiye’nin borç almaya ihtiyacı vardı. İngilizler yerlerini sağlamlaştırmak için hemen borç vermeyi kabullendiler. Parasızlık yüzünden Türkiye, ayrıca, Turkish Petroleum’daki paylarını satılığa çıkardı.

Kime?

19 Mart 1914’de Anglo – Persian Oil Cy, Mezopotamya petrollerinin % 50 payına kondu. Bu İngiliz ortaklığı pay senetlerinin çoğunluğunun Britanya İmparatorluğuna ait olduğunu tekrarlıyalım. Ortaklık bugünkü British Petroleum’dur.

Böylece : 1914 Savaşı arifesinde, 50/50 Türk – Alman olan Turkish Petroleum şu hali alıyordu: Pay senetlerinin % 25’i Anatolian Railway’a (Deutsch Bank), % 25’i Royal Dutch – Shell’e % 50’si Anglo – Persian Oil Cy’ye kalıyor. Petrolün esas sahibi Türkiye’nin payına O (SIFIR) kalıyor: Almanlar % 25, İngilizlere ise % 75 paya sahibi oluyorlar. S.20

Dev Tröst Doymam Diyor :

1914 savaşının ilân edildiği akşam Londra, Anatolian Railway’ın 90 25 payını kendine mal eden tekyanlı bir karar aldı. Böylece İngiltere Türkiye petrollerinin % 100’üne konuyordu. O halde insanlar neden döğüşüyorlardı?

Türkiye’yi neden parçaladılar?

Sebep basit. İngiltere’nin aldığı bu tekyanlı karar ancak Türkiye’nin yenilmesi şartıyla tasdik edilebilirdi.

Türkiye meselesi İngiliz PETROL TARİHİNİN EN UĞURSUZ SAYFALARINDAN BİRİNİ TEŞKİL EDER. İngiliz gangsterliği. Birinci Dünya Savaşına Almanlarla birlik te katılmış olan Türkiye’ye girdiği zaman kendini hiç de yabancı hissetmedi.

Avrupa’ya kaçtı Gülbenkyan, Londra ve Paris arasında mekik dokumaya başladı.

Basra Körfezinden gelen İngiliz generali Allenby, Doğu Türkiye’yi, yani Mezopotamya petrol bölgesini işgal ederken, Fransızlar da Boğazlar’a ve Selânik’e saldırıyorlardı.

1918’de yenilgisinde Türkiye İngiltere’nin teşebbüsüyle hayasızca parçalandı. Toprakların 3/4 ü elden gitti. Bu topraklar üzerinde İngiltere birçok ülkeler kurdu ve başlarına kendi işine gelen hükümdarları getirdi.

Orta – Doğu’nun petrol alanı olarak tanınan bu ülkeleri …, saltanatını berkitmek için parçalıyor, petrol boyunduruğunu hazırlıyordu.

Gerek Büyük Britanya’nın Alman payını Fransa’ya geri vermek zorunda kalması, gerek İngiliz hükümetinin Vaşington tarafından, Ang’lo – Percian payının yarısını Amerikan tröstüne terketmeye mecbur tutulması sadece savaş ganimetlerinin paylaşılması hususundaki klasik sonuçlardır.

1914 anlaşmalarında, 1920 San – Remo anlaşmalarında, 1928 Red Line Agreement’mda bir adamın adı boyunca tekrarlanır: Gülbenkyan.

İhanet Payı % 5

Türk Topraklan parçalandı. Gülbenkyan’a hizmetlerine karşılık, Mezopotamya petrollerinin % 5’i verildi. Zira Londra Ermeni tarafından kurulan bir binanın yine bu Ermeni tarafından yıkılabileceğini biliyordu. Çünkü “bay % 5” yıkımlardan, kandan ve savaştan doğmuştur.

Iraq Petroleum, Turkish Petroleum’un mirasçısı oldu. Ermeni’nin % 5’i: Bu yüzde beş dört ortağın payından ayrıldı. Fransa % 1.25 Standart da %1.25 ini veriyordu Gülbenkyana.

O Gülbenkyan ki Amiral Chester’in (yani Amerikanın) ayağını kaydırmıştı. Standart Suudî Arabistan petrolünün % 100’üne, Kuveyt petrolünün % 50 sine, Bahren petrolünün de % 50 sine (İngilizler zararına) kondu.

Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin (petrol) topraklarının kaybıyla sonuçlanan Lozan anlaşmasını imzalamadı. Ama işin içyüzüne de bakalım: Vaşington Türkiye’nin bütünlüğünü bozan bir anlaşmayı reddediyor ama petrollerini paylaşmaya razı oluyordu.

Petrolle ilgili meselelerde ne yana dönerseniz dönün ahlaki bir davranışa raslıyamazsınız. Fransa’yı Musul petrol bölgesinden terke zorlayan, 1916 Sykes Picot anlaşmalarıyla kararlaştırılıp 23 Aralık 1920 ve 3 Mart 1922 konvansiyonlarıyla sonuçlanan ayaklanmalarda da Gülbenkyan’ın parmağı vardır.

Amerika ve İngiliz petrolcülerinin anlaşmaları :

Amerikan ve İngiliz petrolcüleri anlaşma teşebbüsüne giriştiler. Amerikalılar aradıkları çıkarı San Remo’da sağlamışlardı. Türk – Yunan savaşı hissecilere pahalıya mal oluyordu.

Deterding ve Standart Oil gurubu yarışmayı durdurmuş, rahat bir nefes alma imkânı veriyordu. Sevimli görünüyordu artık.

Dış Türkiye Petrolleri Paylaşılıyor :

Dış Türkiye petrolleri (Irak – Mezopotamya) eşit önemde 4 gurup arasında paylaşıldı: British Petroleum, Royal Dutch Shell, Compagnie française ve Near East Development (Standard oil company of New york’ün başlangıcı olan Standard oil of New Versey ve Socony Mobil oil Socony)

Her birine düşen pay % 23,75 di. Gülbenkyan ise tek başına % 5 alıyordu.

Sevr konusu ile ilgili yazılan 12 bölümde ne anlatmaya çalıştık?

-Güzel Ülkemin yıllık cari açığı yaklaşık 50 milyar dolar civarındadır. Bu açığın devasa bölümü Enerji-Petrol ithalatına gitmektedir. Bununla birlikte Musul/Petrol Bölgesi’nin (sınırları itibariyle) bizden ayrılmasının ayrıca “Terör Belası” bataklığı’na yataklık hesabı vardır. Bu iki husus  bize dayatılmıştır. Bunların kaybedilmesinde varsa bir sorumlu-sorumluları aramak-bulmak, bizim değil tarihin işi olmalıdır.

-Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalayanlar: (anladığımız) kurdukları düzende görünür siyasi bağımsızlığımıza rağmen bizlere iktisadi bağımsızlık vermemişlerdir. Bu konuda öğrendiklerimizden çıkardığımız bir tespit daha vardır: Eğitim sistemimiz de (kimse alınmasın!) Sömürgecilere memur yetiştiren yapıda’dır.

-Sevr anlaşması (Taslağının) en başından beri işgalcilerin de öngördükleri, açıkladıkları şekilde uygulanması mümkün değildir. Amaçlanan: Bize ölümü göstererek sıtmaya razı etmektir.

-Osmanlı Hanedanlığı ve Hükümetleri (belki birkaç kişi hariç diyebiliriz.) Ülkelerine ihanet etmemiş oldukları da görülmektedir. Başta Damat Ferit Paşa’nın konuşması bunu açıkça teyit etmektedir. Onlar Musul Bölgesini en başında vermiş olsalardı, belki bugün (Hilafetsiz) bir monarşi devam edebilirdi.

-Elbette, doğru hükmü tarih verecektir.

www.canmehmet.com

Resim/Başlık : Yazı tarafımızdan düzenlenmiştir.

Kaynaklar:

(1)Türkiye’ye Petrol Tröstleri nasıl girdiler? Gülbenkyan kimdir? Pierre Fontaine (Çeviren: Erdoğan Alkan)

(2) Belgelerle Türk tarih dergisi, 1970, sayı:35

(3) “SEVR ENTRİKALARI Büyük Güçlerin Hedefleri ve Tutumları”, Paul C. Helmreich.

(4)Türkiye’ye Petrol Tröstleri nasıl girdiler? Gülbenkyan kimdir? Pierre Fontaine (Çeviren: Erdoğan Alkan)

(5) Daha fazlası için bakınız:https://www.canmehmet.com/darbeci-pasalar-kurulan-tuzagi-gec-fark-ederler-oyuna-geldik-turan-olalim-derken-viran-olduk-3.html(6) “SON SULTAN Osmanlı İmparatorluğu’nun Sanremo’da Ölümü” Riccardo Mandelli  I.BASKI Mart 2016, İstanbul

(7)Daha fazlası için bakınız:https://www.canmehmet.com/osmanli-cumhuriyet-darbeler-enver-bey-lenin-mao-yapacaklari-darbeler-icin-kimlerden-para-aldilar-2.html

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*