15 Temmuz’da Uçurumun Kenarından Döndük. “Kesnizani Tarikatı”* (1)

Devletler de, kurucuları, yönetici insanları gibi kendilerini  -Felsefelerini- tekrar ederler. Bu nedenle, Tarih : kendisinden ibret alanlarına değil, almayanlarına  –Aptallara-  tekrarı yaşatmaktadır.

Eğer, 15 Temmuz 2016 gecesi: Halkımızın, özellikle son bin yılımızdan bugüne, yaşadıkları ile oluşan basireti, yöneticilerine kesin inancı olmasaydı; büyük bir ihtimalle, son yüzyılımızı kaybettiğimiz gibi, toplum olarak bir elli yılımıza daha kaybedecek, Ülke kalkınması yerine, içine düşürüldüğümüz çukurdan kurtulma mücadelesi verecektik.

Bu topraklara, “Vatanım” diyen her vatandaşımız, sadece bugünlerin değil, son 700-800 yılımızda yaşadıklarımızın arka planını : Batılıların: “Şark Meselesi” olarak isimlendirdiklerini öğrenmek zorundadır.

Devletimizi saran, (nerede ise tamamına yakını dış destekli)  bu zehirli sarmaşıklar: Devlet ve millet ağacımızı, çok büyük budamalarla (küçülmelerle) ancak, kurtarılabilecek hale getirebilecekti. Bunun arkasında: hem ABD, hem de Avrupa (gelecekleri) olduğunu bilmek ve bundan sonra : içinde uyuşturulduğumuzdan havuzlardan, yaşadıklarımızdan büyük bir ders alarak çıkmak durumundayız.

Bilelim ki, yaşadıklarımız: sadece son kırk yılda değil, yüzelli yıldır  -devam eden- oyunların “Şark Meselesinin bir sonucudur.

Tarihimizde fazla seslendirilmeyen, İnönü’nün, Lozan Antlaşması’nın hemen arkasından söylediği iddia edilen : “Bir doksan yıl daha kazandık!” ifadesi; siyasi tarihimizi bilenlere, bu olaylarla birlikte daha da anlamlı hale gelmiş olmalıdır.

Bir ülkenin topraklarının fiziki işgali geçicidir. Kalıcı olan: İnsanlarının, zihinlerinin işgalidir.

Vatanseverlerimiz, “Şark Meselesi”nin ne olduğu konusunda aydınlanmalarının yanında ; yabancı (Misyoner) okullarını da sorgulamalıdır. Robert Kolej’de okuyan Müfide Ferit Tek, ecnebi mekteplerinde Türk çocuklarını nasıl feci bir akıbetin beklediğini “Pervaneler” isimli romanında şöyle özetlemiştir: “Gerçekte buraya Türk giremez demek doğru değildir. Türk girer, fakat Türk çıkamaz.”(1)

Bu yazı dizisinde bunların önemine işaret edilerek, zehirli sarmaşıkların, Devlet Ağacı’mızı nasıl sardığı anlatılmaya çalışılacaktır.

Irak Savaşı’nda Bağdat Savaşılmadan nasıl teslim edildi ?

“…Herkes “Esas savaş Bağdat’ta olacak” derken, Bağdat savaşmadan teslim edilmişti Amerikan askerlerine. Tarih 10 Nisan 2003’ü gösteriyordu.

Teslimatı yapan, gerçekte Irak’ta herkesin bildiği ama ortalıkta gözükmeyen Kesnizani tarikatıydı.

Tarikat “körfez savaşı”ndan sonra Saddam’ın etrafını örümcek ağı gibi sarmıştı. Saddam’ın karısı, çok güvendiği generalleri ve istihbarat kuruluşlarının başındakiler… Hepsi tarikat “müridleri” idi.

Kesnizani tarikatı, MOSSAD ve CIA tarafından Saddam’ı içten yıkmak, Irak’ı kolayca teslim almak için organize edilmişti.

…Tarikatin “müridleri” Saddam’m en yakınında olanlardı. Onun her hareketini, her adımını an be an tarikat şeyhinin oğlu Nehru’ya aktarıyorlar, sonra da bilgiler kuş olup MOSSAD ve CIA istasyonlarına doğru uçuyordu…” (2)

Putin bile 10 yıl önce farkına varıp Bunlar eğitim kurumları değil, CIA ve MOSSAD’ın karargâhlarıdır diyerek bütün okullarını kapattığı Fetullahçıların nasıl bir fesat ve tahribat şebekesi olduğunu bizim dindar kahramanlar ancak yeni yeni fark etmeye başlamıştı. (3)

…15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi ile cemaatler ve siyaset arasındaki ilişkinin nasıl istismar edildiğini, suistimale nasıl tabi tutulduğunu, hatta ihanet derecesinde bir yöne nasıl evirildiğini açık bir şekilde yüreğimiz yana yana görmüş olduk.

Bu çetrefilli ilişkiler manzumesi sadece bizde yaşanmadı elbette. Pakistan ve Irak’ta da aynı şekilde cemaatler yönetimlere karşı kullanıldı. Öylesine kullanıldılar ki, birisinde başarılı bile oldular.

Nasıl mı :

Önce Pakistan’a bakalım. Adı Tahir Kadri! İlk mesleği imamlık! Pencab Üniversitesi’nden İslami Hukuk doktorası var. Yaşı 65. 2004’te iltica ettiği Kanada’nın da pasaportunu taşıyor. Çifte vatandaşlığı Pakistan’ın yanında dünya çapında etki alanını genişletmesine katkı sağladı.

Şöyle de denebilir; böyle bir konuma ulaşması için Kanada’ya kabul edildi. Minhac’ul Kur’an  (Kur’an Yolu) derneğini 1981’de kurdu. Kuruluş amaçlarının başında “dinler arası iletişimi geliştirmek” de vardı.

Kadri, Pakistan dışında “ılımlı bir Sufi” olarak takdim edildi. 1970’lerde Lahore’da halka yaptığı konuşmalarıyla ünlendi. Gördüğü rüyalar üzerinden Pakistan devlet sistemini eleştirmesiyle tanındı. Rüya anlatımlarının bu denli etkili olmasının sebebi, rüyalara büyük önem veren Biralvi Tarikatı’na mensup olmasıydı.

Kadri “Eğitimde Yüksek Kalite” ve “İslam’ın ılımlı bakışının dünyaya anlatılması” amacıyla 30 yıl önce yola çıkmıştı. Bugün 90 ülkede faaliyet gösteren kurumlarıyla uluslararası bir aktör olarak kabul ediliyor.

Ayrıca BM, dünya barışına katkı yaptığı gerekçesiyle Kadri’ye özel danışmanlık statüsü bile verdi.

Tahir Kadri Aralık 2012’de Pakistan’a döndüğünde “demokratik devrim” çağrısı yaptı. Düzenlediği mitingde hükümete, seçim takvimini belirlemesi ve geçiş hükümeti kurması çağrısında bulundu. Kadri zaman içinde kendisine yargı ve ordu içinde destekçiler oluşturmuştu. Bunların girişimleriyle hükümeti düşürmek istedi.

Bu süreçte Başbakana tutuklama kararı bile çıkartmayı başardı. Hükümet buna karşı direndi ve sonuçta Kadri’nin arzuladığı hedefi boşa düşürmüş oldu.

Irak’taki Kesnizani Tarikatı da aynı şekilde yönetime karşı kullanılmıştı. Saddam döneminde özellikle istihbarat ve orduya sızan tarikat mensupları, önemli mevkilere kadar gelmişti. Öyle ki bu mevkiler arasında, Genelkurmay Başkanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, İstihbarat Başkanlığı gibi önemli makamlar dahi vardı. Hatta Saddam’ın iki kardeşinin, karısının ve oğlu Uday’ın da Kesnizani tarikatına mensup olduğu biliniyordu. Tarikatın ilk dönemlerinin aksine, bir süre sonra üst yönetimin yabancı istihbarat örgütleriyle işbirliğine geçtiğine dair bilgiler gelmeye başladı.

…Türkiye, Pakistan ve Irak… Üç ülke, üç örnek, üçünün de etki alanları kendileriyle sınırlı değil. Yazılan senaryolar ve kullanılan yöntemler aynı. Tek fark var, o da figüranlar. Oyun kurucuların taktiği de, hepimizin çok iyi bildiği bir taktik. “Derenin taşıyla, derenin kuşunu vurmak.” (4)

Devam edecek

-Bir devlet, Dışarıdan destekli Tarikatların: uygulamalarını, niyetlerini, beklentilerini bilmemesi mümkün müdür? Bir merdivenden yukarı çıkmaya çalışan bir insan, üzerinde yükseldiği basamakların güvenilirliğini neden sorgulamaz?

www.canmehmet.com

Resim: Daha fazlası için bakınız: http://www.gazetevatan.com/ilginc-bir-kare-497578-gundem

(1) Daha fazlası ve kaynaklar için bakınız: https://www.canmehmet.com/yabancilar-hedef-ulkelerde-okul-ve-askeri-usleri-nasil-acabilmekte-ve-izin-alabilmektedir.html

(2) Evanjelizm”, Ramazan Kurtoğlu. Sahife: 298 ve devamı

 (3) Daha fazlası için bakınız:  AHMET AKGÜLSiyaset Bilimci – Düşünür   Araştırmacı & Yazar. http://www.7sabah.com.tr/haber/4333/fetullah-gulen-erbakan-hoca-ve-ahmet-akgul-disinda-herkesi-kandirmisti/

(4) Daha fazlası için bakınız: Mustafa Kaya, 31.07.2016 mustafakaya@milligazete.com.tr @ RSS Derenin Taşı, Derenin Kuşu (Tahir Kadri – Kesnizani)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*