Bir İngiliz Casusun Gözünden İslam’da Çok Eşlilik

Çok eşlilik” gibi, yanlış anlaşılan ve yanlış anlaşıldığı için çok tartışılan bir konunun, Hristiyan bir İngilizin (casusun) yazdığı kitapta, üstelik de dönemi ile tutarlı gözüken açıklamaları, meraklıları için ilginç olacağı düşüncesi ile aşağıda aktarılmaktadır :

…  

İSLÂMİYET

Çokeşli Evlilik

Doğu ve Avrupalı milletlerin adet ve duygularındaki farklılıklar nedeniyle, çok eşli evlilik konusunu ele almak son derece güçtür. Çok sayıdaki kadını eş olarak almanın; ne Eski Ahit’te, ne de Yeni Ahit’te yasaklanmış olduğu anımsanmalıdır. Altıncı yüzyıldaki çok eşlilik, Arabistan’da o zamanlar hüküm süren örf ve adetler gözönünde bulundurulduğunda, genel anlamı ile yararlı bir kurumdu. Kurumu belirli kısıtlamalar altında teşvik ederek Hz. Muhammed, o dönemde Arabistan’da çok rastlanılan kız çocuklarının öldürülmelerini böylelikle önlemiştir. En sert kısıtlamalara tabi olan fuhuş ise, çok eşli evliliğe izin verilmek suretiyle hemen hemen tamamen terk edilmiş oldu. Yine o dönemde çok görülen aile içi cinsel istismar da şiddetle cezalandırılmış ve kısa sürede ortadan kalkmıştır.

Ve kesinlikle söylenebilir ki, çok eşli evlilik, bizim Avrupa’daki mesleki sokak ahlâksızlığına kıyasla çok daha az aşağılayıcıdır. 

Kölelik

İslamiyet’in köleliğin tüm dehşetinden sorumlu olduğunu söylemek korkunç bir pervasızlıktır. Kölelik, İslamiyet ile yaratılmamıştır, İslamiyet’in başlangıcında, Arabistan’da zaten çok rastlanılan bir iş alanı idi. Kaldı ki Hz. Muhammed bu durumu hakir görüp, merhametsizliğini yermiştir.

İslamiyetin 13 yüzyıl önce, o dönemin en barbar halkı arasında kurulmuş olduğu çoğu kez unutulur.

…ancak bu çöl adamı, Roma veya başka yerlerdeki sözümona uygar Hıristiyanlara göre zeka, dürüstlük ve içtenlikte çok daha fazla üstündü. Köleliği toptan kaldırmak hiç de güvenli bir politika olmayacağı gibi, o da bunu başarabilecek kadar güçlü değildi. Aksi halde böylesine bir girişim, Arabistan için bir yıkım ve muhtemelen, (inancı üzere) tek tanrılı bir ibadet biçimini yerleştirmek olan kendi yüce görevini de yerine getirmesini önlemiş olacaktı.

Ne var ki O, köleliğin tüm kötülüklerini önemli ölçüde azalttığı gibi, kölelere karşı zulmü de yasakladı. Avrupa’nın uygarlık kanunları sistematiğinin kurucusu olan Romalılar ise hiçbir cezai yaptırıma tabi olmaksızın, kölelerini dövüp öldürmekte serbesttiler ve Yahudileri de köle karşılığında değiştirirlerdi.

Hatta Hıristiyan toplumlar arasında bile köleliğin nisbeten yakın bir geçmişe kadar yaşayagelmiş olması da ayrıca kötü bir ündür. Times gazetesinde yazan Canon Taylor, 7 Ekim 1887 tarihli bir makalesinde şunları yazar :

“İslamiyeti kabul etmiş olan Afrikalı bir kabile, artık paganlığa geri dönmeyeceği gibi, Hıristiyanlığı da asla sahiplenmez. İslamiyet, uygarlık adına, Hristiyanlıktan çok fazlasını yerine getirmiştir. Örneğin, İngiliz görevlileri veya gezginlerinin İslamiyetin pratik sonuçları hakkında söylediklerine bir bakalım. Zenci bir kabilenin İslamiyete sarılmasından sonra, buradaki pagan (ilkel) inançları, şeytana tapınma, insan kurban etme, çocuk kurban etme, cadılık derhal kaybolur. Çok eşli evlilik ve kölelik bir düzene bağlanır ve bunların kötü yanları gem altına alınır.”

Bir Afrika gezgini olan bay G. Thompson, 10 Kasım 1887 tarihli Times’da, İslamiyet’in iyi bir çok tarafını ayrıntıları ile anlattıktan sonra şöyle devam eder : “İslam ve uygarlığın tohumları, kıtanın her yanı, huşu veren yüzlerce ibadethaneden yükselen bir uğultu ile inleyinceye kadar sayısız vahşi kabile arasına saçılmıştır; ve sabah, öğle ve akşamları, artık İslam’ın düsturu yükselmekte ve daha önceleri ağaç gövdeleri ve kayaların önlerinde eğilen dizler, bu kez tek bir Tanrı’nın huzurunda secde etmekte, bir zamanlar kardeş etinin verdiği hazdan titreyen dudaklar, Tanrı’nın yüceliği ve bağışlayıcılığı için yakarmaktadır’

İslamiyet ve İlerleme

Genellikle rastlanıldığı üzere, İslamiyet’in her ne şekilde olursa olsun ilerlemeye bir engel teşkil ettiğine inanıyor olmak, son derece vahim bir hatadır. Tam tersine, İslami öğretilerin bütün alanları ile ilmin öğrenilmesi için her türlü teşviki sağladığı görülür. 

Bunun için öğrenim ve bilimin dikkate değer derecede yeşerdiği Arap imparatorluğu zamanlarından daha büyük bir kanıt göstermeye gerek yoktur. Ben de burada Harrow’lu (İngiltere’de bir kent, ç.n.) Bay Bosworth Smith’in kaleminden çıkma şu satırlara yer vermek cesaretinde bulunmak isterim :

“Avrupa tarihinin en karanlık döneminde beş yüz yıl boyunca Araplar, öğrenmenin meşalesini insanlığa tutmuşlardır. Zeus’un dokuz kızını (**) mitolojinin derinliklerinden çağırıp davet edenler Araplardır; sanatın ve bilimin dallarında büyük Yunan ustalarının eserlerini toplayıp tercüme eden, Apollonius’un geometrisini özümseyen ve Aristo’nun mantık zırhında saklı silahları ele geçiren yine onlar olmuşlardır.

Aynı şekilde tarım ve astronomi bilimlerini geliştiren ve kimya ve cebiri yaratanlar Araplardır. Onlar şehirlerini, üniversiteler ve kütüphanelerden başka cami ve saraylarla süslemişler ve Avrupa’yı Cordoba’dan bir felsefe okulu, Solerno’dan ise bir tıp okulu ile beslemişlerdir.’

Böylesine küçük bir kitapta, İslamiyet’e karşı yapılan suçlamalara bütünüyle yer vermek mümkün değildir. Yine de bu sorunu dürüst ve yansız bir şekilde ele alarak, kötülüğün dinin kendisinde değil, ama İslamiyet adına yönetimde bulunanların politikalarında bulunduğunu göstereceğime inanıyorum. (1)

 “Çok Eşlilik ve İslam” hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler, değerli İslam Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman’ın makalesinin tamamını aşağıda verilmiş olan linkten okuyabilirler.

Bahse konu makaleden kısa bir özet :

Çok Eşlilik ve İslâm
Kur’ân-ı Kerim’in, birden fazla kadınla evlenmenin meşrûiyetine, doğrudan buna yönelik bir ifade ile değil, bir başka münasebetle (yetimlerin hakkını korumaktan söz ederken) temas etmiş olması düşündürücüdür. Şöyle buyuruluyor: “Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin; çünkü bu büyük bir günahtır. Yetimlerin hakkına riayet edememekten korkarsanız (bunların yakasını bırakın da) beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın; haksızlık etmekten korkarsanız bir tane kadın veya mülkiyetinizde bulunan câriye (ile yetinin); bu, adâletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır (Nisâ: 4/2-3).


…Âyetin dolayısıyle temas ettiği birden fazla kadınla evlenme imkânı ve âdeti, İslâm’ın geldiği çağdan çok öncelere kadar uzanmaktadır. Şu hâlde İslâm bunu (teaddüd-i zevcâtı, poligamiyi) getirmemiş, mevcût uygulamayı belli şartlara ve hukuka bağlayarak devam ettirmiştir. Devam ettirirken de iki durumu birbirinden ayırmış gibidir :

a) Henüz evlenmemiş olanlara -bu âyette- bir kadınla yetinmelerini tavsîye etmiş, birden fazla kadınla evli olanlar için adâlete riâyet edememe tehlikesinin bulunduğunu, bundan uzak kalmanın en uygun yolunun ise bir kadınla evlenmek olduğunu dile getirmiştir.

b) 129. âyette ise birden fazla kadınla fiilen evli olanlara hitap etmiş, birden fazla kadın arasında adâlete tam riâyetin mümkün olmadığını bir kere daha hatırlattıktan sonra hiç olmazsa adâletsizlikte, farklı ilgi ve muamelede ölçünün kaçırılmamasını istemiştir.

Bu gerçeklik karşısında beklenirdi ki Allah Teâlâ birden fazla kadınla evlenmeyi yasaklasın; ancak O, zarûretleri, mübrem ihtiyaçları, fevkalâde halleri bildiği için bunu yasaklamadı, kulların uygulamada zorlanacakları bir yasak hükmü yerine ikili bir tavsiye ile yetindi: [Daha fazlası için bakınız : (2)]

İnsan okuduğu ve edindiği bilgiler doğrultusunda karar verebiliyor. Bu manâda, Hintlilerin ifade ettiği gibi : Herkesin gerçeği, bilgisi kadardır.

İslam, çok eşliliği getirmemiş ve önermemiş; aksine olumsuzlukları konusunda sıkça uyarmıştır. Bu konuda bir zaruret olabilecekse, bunu da katı şartlara bağlamıştır.

“Yeryüzündeki canlıların en kötüsü, aklını kullanmayanlardır.” (Enfal, 22 ayet) 

www.canmehmet.com

Resim : Tarafımızdan hazırlanmıştır.

Açıklama ve kaynaklar:

(*) “BİR İNGİLİZ CASUSUNUN RAPORU : TÜRKİYE’NİN DÜŞÜŞÜ ve YENİDEN DOĞUŞU”. Yazar : H. ANTHONY SALMONE, .

Yazar hakkında : II. Abdülhamid Dönemi’nin ilk “Reform Hareketi”nin ve onun liderlerinin sözcülüğünü yaptığını kuvvetle vurgulamasının yanında, Osmanlı topraklarında rejim (Abdülhamid) karşıtı bir gazete çıkartması, özellikle hilâfet kurumu üzerinden, Arap Halklarını Türklere karşı kışkırttığını itiraf etmektedir. Reform ve muhalif hareketlerini, 1993 yılındaki (1800’li yılların arşiv belgelerinin) açıklamalara göre, İngilizler lehine paralı bir ajan yapmıştır.

(**) Antik Yunan mitolojisine göre, tanrı Zeus’un her biri farklı sanat ve bilim dalını temsil eden dokuz kızı bulunurdu. Bunlardan Calliope – epic şiiri, Clio – tarihi, Erato – lirik ve erotik şiiri, Euterpe – müziği, Melpomene – trajediyi, Polyhymnia – çoksesli şiiri, Terpischore – dansı, Thalia – komediyi, Urania – astronomiyi temsil ederlerdi, (Kitap çevirmeninin notu).

(1) A.g.e. Sahife: 77’den, 84’e.

(2) Çok Eşlilik ve İslâm, Hayrettin Karaman.  http://www.hayrettinkaraman.net/yazi/hayat/0103.htm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Anti-Spam Quiz:

*